Bölüm Otuz Bir | Gökyüzündeki Son Yıldızlar

415 70 7
                                    

*Medyaya bir şarkı bıraktım! 😚 Bölümü tamamlamışken pazarı beklemek istemedim. Her hafta mutlaka bölüm yüklüyorum ama iş yoğunluğundan artık en geç pazar yayınlayabiliyorum haberiniz olsun. Şimdiden iyi okumalar!

Neriman Yavuz ismi adeta soğuk, karanlık ve ıssız bir mağarada yankılanırcasına meclisin duvarlarına çarpıp geri döndü. Saniyelik şaşkınlık anımda annemin yüzünün usulca bizim olduğumuz tarafa çevirmesini ve direkt benimle göz teması kurmasını seyrettim. Gözleri kısılıp, dudakları dümdüz bir çizgi haline gelirken suskunluğu pek çok şey anlatıyordu. Gözlerimin içine bakıyordu ve utanmaz bir tavırla evet, diyordu. Evet, bunca zaman bu yüzden asla beraber olamayacağınızı ima etmiştim.

Ayaklarım yere çivilenirken, oturduğum ahşap bankın kenarlarına tutunan ellerim bembeyaz kesildi.

Bu son olmalı, diye geçirdim içimden.

Beni daha fazla öldüremezdi, bu sonuncuydu. Bundan daha fazla yaralanamazdım, bundan daha fazla soğutamazdı içimi.

Mide bulantısıyla öne doğru giderken sıkı sıkı yumdum gözlerimi ve alev gibi yanan yüzümü yere eğdim. Tam yanımda nefes bile almadığından şüphelendiğim sevgilime dönüp bakmak, yüzünün aldığı şekli görmek istemedim. Efsun Hanım'ın bundan sonra söyleyeceği hiçbir cümle ne kulaklarıma dolu ne de zihnim tarafından algılandı.

Sımsıkı yumduğum gözlerim arasından kayıtsızca süzülen göz yaşlarım ayaklarımın dibindeki taş zemine bir bir düşmeye başladı. Omuzlarım titrerken utancım, isyanım ve öfkem öyle büyüktü ki. Bununla baş edemeyeceğimi düşünürken anneme yöneltilen tek bir soru daha oldu.

''Bunu nasıl yaptınız?''

Sessizliği bir bıçak gibi hepimizi delip geçtikten sonra konuşurken dudakları arasından çıkan kelimeler zehirden farksızdı.

''Merdivenlerden ittim.''

Midemde kaynayan her neyse her an çıkmak için sabırsızca kıpırdanıyor, tüm bedenimi ele geçiriyordu.

Ne kadar çok kan var!

Duvarlarda, merdivenlerde, korkuluklarda... Her yerde kan var!

''Bir anlık öfke ile merdivenlerden ittim. Yanına gittiğimde çoktan ölmüştü.''

O evde ölüm kokusu var ve koku çok yakınından geliyor.

''Bunun suçlusu olarak gösterdiğiniz kişi kimdi ve ona ne oldu?'' dedi Efsun Hanım alev alev yükselirken.

''Kocasıydı.'' dedi annem buz gibi bir sesle. ''Şu an hapiste.''

''Yani suçu bir başka insan soyluya attınız, doğru mu?''

Karıncalanmış ellerimi ahşap banktan çektim ve kulaklarıma götürdüm. Tıpkı küçük bir çocukken yaptığım gibi, her şeye kapatmak istedim kulaklarımı.

Hatıralarımın bir köşesinde yer eden son iyi insanların da karanlığa teslim edildiğini duymaktan kaçınmak istedim. Her şeye kulağımı kapatırken tek bir kişiyi duyacağımı biliyordum. Yanımda hissettiğim hareketlilikle kafamı hızla kaldırdım.

Dakikalar içinde omuzlarına onlarca yılın yorgunluğu bırakılan sevgilimi, onu tanıdığım sıcak bir yaz gününden beri ilk defa güçsüz gördüm. Bembeyaz kesilmiş suratındaki ızdırap dolu ifadenin üstünde yaşlarla dolu gözleri, titreyen elleri vardı. Kıpkırmızı olmuş gözlerini annemden ayırmadan geri geri yürümeye başladı. Islanmış dudaklarımı ona nasıl sesleneceğimi, ne diyeceğimi bilemeyerek araladım. Kaskatı kesilmiş bedenini güçlükle hareket ettirdi ve arkasını döndü. Beni olduğum yere çakılmama sebep olacak bir hamle yaptı ve koşar adımlarla meclisin karanlık girişine yöneldi. Gözlerim iri iri açılırken neredeyse sendeleyerek fırladım oturduğum yerden.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now