Bölüm Yirmi Bir | Alevlerin Yakamadığı Kadınlar

444 68 109
                                    

İyi okumalar! Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim. Medyaya bir müzik bıraktım...

Birini kaybedeceğim.

Mideme güçlü bir yumruk yemişçesine sarsıldım. Yüzümü buruştururken damarlarımda akan kanın donup kaldığına emindim.

''Biri... Biri mi ölecek demek istiyorsun?''

Yüzüme bakarken neredeyse beni gördüğüne, yüz ifadelerimi anladığına emindim. Kafasını usul usul sallarken, ''Her şey ortaya çıkacağı zamanı bilir.'' dedi tok sesiyle.

''Ama ben... Ama ben bunu bekleyemem.'' dedim çaresizce. ''Bu beklenilecek bir şey değil.''

''Beklemeyeceksin.'' dedi yalnızca. ''Hiçbir şeyi beklemene gerek yok çünkü bazı şeyler yeniden yaşanmaz.''

Kaşlarımı çattım ve anlamsızca suratına bakmaya devam ettim.

''Belkıs... Lütfen artık asıl konuya gelir misin? Davete geri dönmemiz gerekiyor.''

Annemin sesi kimseye göstermediği kadar nazik, alaycılıktan en uzak halindeydi. Bu yüzyılda bir denk gelinen bir andan farksızdı. Ona şaşırmaya fırsat bulamadan Belkıs avuç içini alnıma dayadı. Sıcaklığını kendi tenimde hissederken yutkundum. Hala kendime gelememişken her bir sözü kafamın içinde yankılanmaya, bir mantığa yaslanmaya çalışıyordu.

''Lütfen bana nazik olur musun?''

Dudaklarım arasından çıkıp giden bu cümle hiç düşünülmemişti. Bir anda, öylece çıkıp gitmişti. Kalbimde hissettiğim her kırgınlığın beden bulmuş hali gibiydi.

''Bu ne demek çocuğum?''

İlk defa o bana bir soru yöneltmişti ve bunun beni afallatması şaşırtıcı değildi.

''Bana kötü sözler söylemesen olur mu?'' derken sesim titriyordu. Sesimi iyice alçalttım ve dudaklarımın titremesine izin vermeden konuşmaya devam ettim. ''Daha fazla duyacak gücüm yok.''

Beni oldukça şaşırtacak bir şey yaptı ve gülümsedi. Sanki yıllardır gülümsemiyor gibi bu gülümseme onun yüzünde üzerine uymayan bir kaban gibi durmuştu. Kırışık yüzü daha da kırıştı ama bu onu ilk defa daha az korkunç gösterdi.

''Çocuğum, neden kötü sözler duymayı bekliyorsun?''

Avcunu alnımdan çekti ve iki elimi de elleri arasına aldı. Sıkıca kavradığı ellerimi sıkarken konuşmasını sürdürdü.

''Sen özelsin.''

Eğdiğim kafamı hızla kaldırdım ve yeniden ona baktım.

''Sen özel bir çocuksun, hep öyle oldun. Başkaları bunu göremediyse suçlusu sen değilsin.''

Gözlerimi kırpıştırırken dudaklarımı birbirine bastırdım. Görüş alanım her zamanki gibi çok hızlı buğulanırken gülümsedim.

''Bir Su Cadısı olduğun doğru mu?''

Annem benden önce tepki vererek neredeyse sevinç çığlığıyla, ''Evet!'' dedi.

''Sana sormadım.''

''Evet.'' dedim bu sefer kendi adıma. ''Öyleyim sanırım...''

''Kendinden emin ol.'' dedi. ''Öylesin.''

''Öyleyim.''

Ellerimi sıcak avuçlarından tutmaya devam ederken, ''Bu ne demek biliyor musun?'' diye sordu.

''Bilmiyorum, işin aslı ben pek bir şey bilmiyorum. Herkes Mecliste hiç Su Cadısı olmadığını söylüyor.''

Kaşlarını çattı ve yine hafif hafif sallanmaya başladı. Bu sefer beni korkutmasına izin vermedim ve karşısında sırtım daha dik durmaya devam ettim.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Kde žijí příběhy. Začni objevovat