Bölüm Sekiz | Unutulan Her Bir Anı

586 78 124
                                    

''Emre?''

Bize doğru birkaç adım attı. Sarp şemsiyeyi hala bende tutmaya devam ederek arkasını döndü ve Emre'yi daha iyi görmeye çalıştı.

''Ne yapıyorsunuz burada?''

''Biri vardı.'' dedim pat diye. Vücudumdan geçip giden tuhaf bir yakalanma hissi bana yeniden on altı- on yedi yaşlarında gibi hissettirirken ne diyeceğimi bilemedim.

''Ne?'' derken güçlü bir gök gürültüsüyle hepimiz kafamızı kaldırıp göğe baktık.

''Biri var sandık, dışarıdan sesler geldi.'' dedi Sarp daha makul bir açıklamayla. ''Bakmaya çıktık.''

Emre, gözlerini gökyüzünden ayırıp yeniden bize baktığında karanlığa karışmış yüz ifadelerini ayırt etmek git gide zorlaşıyordu. Başka bir şey demesini, sorgulamasını ve hatta dışarı biri olma ihtimaline şaşırmasını beklemişken arkasını döndü.

''Herkes sizi arıyor, eve dönün isterseniz.''

Yürümeye başladığında Sarp ile birbirimize baktık. Birkaç saniyelik bakışmanın hemen arkasından Sarp kafasıyla 'gidelim' işareti yaptı. Yan yana yürümeye başladığımızda Emre çoktan on adım önümüzdeydi. Ona yetişmek için hızlanmalıydım yoksa Sarp ile aynı hızda yürümeye devam mı etmeliydim, kararsızlığı içinde gidip gelirken çoktan evin arkasından çıkmıştık. Ön kapının önünde babamı, kafasını dışarı uzatmak vaziyette görmek ise beklediğim son şeydi.

''Neredesiniz kızım siz?''

Şemsiyesini kapatıp eve giren ilk kişi Emre olmuştu. Şemsiyeyi evin girişine bırakırken, arkasından ben ve en son Sarp girdi.

''Dışarıda biri varmış.'' dedi Emre dümdüz bir sesle. Ses tonu ve vurgulamasıyla, buna hiç ihtimal vermediğini anlatıyordu. Kafamı çevirip ona baktım.

''Gerçekten öyle sandık.'' dedim bizi savunmaya çalışırken.

''Nasıl? Birini mi gördünüz?'' diye sordu babam.

Bir anlığına Sarp'ın bir siluetten bahsedeceğine neredeyse eminken o, bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.

''Hayır, sesler duyduk.''

Elinde iki tane kocaman mum ile bütün koridoru aydınlatıp yanımıza gelen annem konuşmaya dahil oldu.

''Sesler mi? Allah korusun.''

Babam şüpheci bir tavırla dış kapıyı kapatmadan hemen önce etrafı kolaçan ederken, ''Bu saatte biri olsa bile dışarıda barınamaz. Eve zaten giremez her yer kilitli.'' dedi.

Kapıyı büyük bir gürültü ile kapatıp kilitlerken annem iç çekti.

''Kâbus gibi bir gece oldu.'' Kafasıyla yukarıyı işaret etti. ''Hadi çıkalım, bu geceyi telafi etmek için yarın akşam şehre gidersiniz olur mu? Biraz eğlenirsiniz.''

Annem iki şamdan ile önde, biz onun arkasında merdivenleri çıkarken Emre ile birkaç kere göz göze geldik.

''Uyumak ister misiniz?''

Babam başka bir alternatifimiz olmadığını çoktan fark etmişti. İlk cevap veren Emre oldu.

''Evet, ben de onu diyecektim. Sanırım bu saatten sonra elektrik gelmez.''

''Muhtemelen sabaha karşı gelir.'' dedi babam dürüstçe.

''Eh hadi, odalara gidelim o zaman. Sabah kahvaltıda görüşürüz.''

Herkes birbirine iyi geceler diledikten sonra Sarp yalnız başına mumlardan birisini alıp çatı katına çıkan merdivenlere yöneldi. Dördümüz yatak odalarının olduğu koridorda yürürken omzumun üstünden Sarp'ı kontrol ettim. Tek elinde mum ile o merdivenleri çıkarken omuzları çöküktü. 

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now