Bölüm Yirmi Dokuz | Altın Kafesteki Kargalar

491 58 4
                                    

*Medyaya bir şarkı bıraktım. Bu şarkıyı çok severim zaten ama özellikle Türkçe çevirisiyle ekledim belki bölümden sonra izlemek istersiniz adeta Ahsen tarafından yazılmış gibi.

İyi okumalar! 🥂🤍

22 EYLÜL 2009

Çocuk, gösterişli evin çok daha basit kalan ötelenmiş arka kapısından içeriye koşarak girdiğinde sırtındaki çantayı çıkarttı.

''Sarp?''

''Geldik!''

Annesinin sesiyle mutfağa girdiğinde onu tanıdık bir telaş içinde, üzerinde yıpranmış önlüğü ve elindeki havlusuyla fırına tepsiyi atarken buldu.

''Hoş geldin, baban nerede?''

''O bizi bıraktığı gibi Ferit Bey'i işten almak için geri döndü. Erken mi çıkacakmış ne.''

''İyi canım, tamam. Ee nasıl geçti okul?''

''Fena değil.''

Fırının kapağını kapatan kadın doğrulurken belinin sızısıyla yüzünü buruşturdu. Tüm gün dev gibi evi bir başına çekip çevirmek pek de kolay bir iş değildi doğrusu. ''O ne demekmiş? Fena değil?''

''Fena değil işte anne. Aynı yani.''

Mutfak masasına otururken masanın üzerindeki ekmek sepetinin içinden bir dilim ekmek aldı.

''Çok mu acıktın?''

Çocuk kafasını salladı. Kadın yüzünde buruk bir tebessüm ile eğilip oğlunun saçlarına bir öpücük kondurdu. Gözünün önünde yavaş yavaş büyüyen bu çocuk artık çok fazla öpücükten ve sıkı sarılmalardan hoşlanmıyordu fakat annesini kırmadı.

''Seçkinlerin akşama büyük misafirleri var. Kaç kişiler belli de değil iki ayağım bir pabuca girdi ama eğer yemeklerden kalırsa ben sana bir tabak yapacağım. O vakte kadar bir şeyler çıkarayım mı?''

Kadın tam buzdolabına yöneliyordu ki oğlunun onu durdurmasıyla geri döndü. ''Hayır, uğraşma bir daha. İstemiyorum.''

Bir dilim ekmeğin neredeyse yarısını ağzına atarken konuşmaya devam etti. ''Bugün ne oldu biliyor musun? Karşı sınıfla maç yaptık.''

Kadın yine de dolaptan bir kutu sütü çıkartırken oğlunun yıpranmış üniformasına baktı. ''Belli oluyor şu üstünün başının haline bak.''

Bir bardak çıkartırken çocuk hararetli hikayesine devam ediyordu. ''Of anne anlamıyorsun ya. Bizim sınıf 3 – 2 aldı ama zaten ikisi ben attım. Nasıl attım sanıyorsun?''

''Şu futbola verdiğin ilgiyi derslere versen...''

''Ben sınıfta birinciyim. Daha ne vereceğim?''

Yaşından büyük konuşmasıyla annesini güldürmeyi başarmıştı. Her ne derse desin çocuk haklıydı ve akıllıydı. Tek kelime etmemesine rağmen nasıl bir durumda olduklarının farkındaydı ve bu farkındalıkla çok daha fazla çalışıyordu. Hatta birkaç gün önce uykuya dalmadan hemen önce ağzından kaçırdığı cümle, günlerdir kadının zihninde yankılanacak kadar dert olmuştu içine.

Anne, ben hep birinci olursam büyünce mühendis olabilir miyim?

Kadın bunu ilk duyduğunda şaşırmıştı çünkü oğlunun daha önce hiçbir mesleği hayal ettiğini duymamıştı.

Olursun tabii, neden olamayasın? Mühendis mi olmak istiyorsun ki? Neden?

Çünkü o zaman çok param olur, olmaz mı? Mühendislerin çok parası olur mu? Ben hiç mühendis birini görmedim.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now