Bölüm Otuz Üç | Bilgi En Güçlü Silahtır

421 59 5
                                    

Başıma daha garip bir şey gelemez, diye geçirdim içimden. Bu hayatta daha garip bir tecrübe yaşayamam herhâlde.

Bir öfke kriziyle darmadağın olmuş evin, üst kattaki salonunda, yemek masasında oturuyordu. Ben ise ıslak kıyafetlerle tam karşısında ona hayret dolu gözlerle bakıyordum. Yakından gördüğüm teni hastalıklı bir kahverengi gibiydi, kırışmaya başlamış yüzünde küçük küçük lekeler vardı.

''Ee?'' dedi. ''Bir şey içmeyecek miyim?''

''İçebiliyor musun ki?''

''Neden içemeyeyim ki?''

Gözlerimi kırpıştırdım ve ona doğru eğildim. ''Sen deli misin?''

Gülerken sararmış dişleri ortaya çıkıyordu. ''Ayy, çok komiksin ya.'' diye mırıldandı kahkahası arasından. ''Görmedin herhalde.''

Yeniden şapkasını hafifçe kaldırdı. Alnının kenarlarından küçük birer et çıkıntısı gibi uzanan boynuzları gördüm. Bunu yakından görmeyi henüz kabullenemeyen gözlerimi kırpıştırdım. ''Tamam tamam, açma bir daha.''

Neye uğradığımı şaşırmış vaziyetteydim. Etrafıma bakma ve bir kamera bulmak istedim çünkü tüm bunlar ancak bir filmde olabilirdi.

''Bak.'' dedim tüm şaşkınlığımla. ''Beni eve kadar takip ettin, yetmedi eve girdin, yetmedi bir şeyler içmek istiyorsun. Gerçekten deli falansan bir şey yapmayacağım ama eğer psikopatın tekiysen seni tuttuğum gibi duvara fırlatabilirim.''

Ellerini havaya kaldırdı ve abartılı bir korku mimiği yaptı. ''Uu, çok korktum.''

Kıyafetini sıyırdı ve kolunu gösterdi. ''Bak, tüylerim diken diken.''

Elimi alnıma yapıştırdım. ''Ya sen... Sen iyi misin ya? Kimsin sen?''

''Senin kulaklarda problem mi var?'' Sesini yükseltti ve bağırmaya başladı. ''DUYUYOR MUSUN BENİ? DİYORUM Kİ BEN BİR İBLİSİM. ADIM DA MEPHİ-''

''Bağırma! Ne bağırıyorsun?''

Kulaklarımı kapama isteğimi körükleyen çirkin sesiyle yüzümü buruşturdum. ''Tamam, duyduk onları. Nasıl iblis olabilirsin diyorum? Ne demek anne- Asiye Hanım'a yardıma gönderildin?''

Kaşlarını havaya kaldırdı. ''Annene ismiyle mi hitap ediyorsun? Ne modern bir aile.''

Alnımı ovuştururken üzerime binen yorgunlukla sandalyeye iyice çöktüm.

''Sen dünyada doğaüstü varlık olarak sadece siz mi var sanıyordun, çocuğum?'' dedi arkasına yaslanırken. ''Başka varlıklar da var elbette. Bu kadar kibirli olmayın rica ediyorum.''

Ona bakmayı sürdürdüğümü gördüğünde ciddi olduğumun ve oldukça bıktığımın farkındaydı.

''Tamam tamam, sen de amma gerginsin. Biz yedi iblisiz. Bazen farklı kılıklarda gözükebiliyoruz, sen beni daha önce gördün.''

''N-Ne zaman gördüm? Nasıl gördüm?''

Alışmaya başlayacağım çocuksu gülüşüyle kıkırdadı fakat bu gülüş sevimli olmaktan ziyade ürkütücüydü. ''Küçük bir çocuk kılığındaydım, hatırlamadın şimdi tabii. Ah, ne gündü. Yine bu evdeydik, çok güçlü bir ritüel yapılıyordu. Kara Cadılar durur mu? Nasıl üşüşmüşlerdi hemen.''

Suratına bakakalırken dudaklarım aralandı. Nasıl bu kadar çok ama boş konuşabilirdi? Nasıl bir iblis olabilirdi?

''Neyse, sen de küçüktün. Yanında bir çocuk vardı hatta o da senin gibiydi. Nasıl korkmuştunuz bizden! Dedim ki içimden, bunlar altlarına işeyecek kesin!''

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) حيث تعيش القصص. اكتشف الآن