Bölüm On Altı | Beyaz Kuğu

517 69 126
                                    

Sarp ile göz göze geldiğimiz ilk andan itibaren içimde bir yerlerde kaynayan öfke, onun yüzündeki dehşet ifadesiyle doruk noktasına ulaştı. Sarp ne diyeceğini bilemeyerek biraz kekeledi, ardından ''Ben sizi yalnız bırakayım.'' demeyi başardı. Yukarı çıkmak için tek bir adım dahi atamamışken annemin gazabına uğradı. Sarp'ı kolundan tutup yanımıza çekerken, ''Lütfen Sarp'cığım, olur mu öyle şey? Sen bizim ailemizden birisin, unuttun mu yoksa?'' dedi. Sarp'ı getirip bir biblo gibi yanıma koyarken iğneleyici laflarını sürdürdü. Bu sefer bakışlarının hedefi ben vardım.

''Sonuçta bu evde gizli saklı bir şey olmaz, değil mi?''

Dakikalardır yüzüne bir aptal gibi bakakaldığım, tek kelime etmediğim aklıma geldiğinde silkelendim.

''Nasıl bir duygu, Sarp? Ne hissediyorsun?''

Annem, Asiye Hanım, kendini bir tür televizyon şovunun içinde gibi hissediyor olmalıydı. Alay edercesine bizi karşısına aldı ve adeta bir gösteri sunar gibi özenle seçtiği süslü sahte kelimelerle beynimizi bulanıklaştırdı.

Sarp bir bana bir anneme baktı. Annemin tabiri ile sıradan bir insan bu duruma nasıl bir tepki verebilirdi ki?

''Çekinme çekinme, anlat.'' dedi annem. ''Bu eve geldiğin ilk günü hatırlıyor musun? Ne sevimli ve akıllı bir oğlandın. Aslında ben ilk senin şüphelenmeni beklemiştim. Hiç şüphelendin mi?''

''Asiye.''

Babamın sesi yaptığı bu küçük gösteriye bir son vermesini anlatıyordu. Annem elini kaldırdı ve onu susturdu.

''Ama korkmana gerek yok, yıllardır bizimlesin bak sana hep en güzel fırsatları verdik.''

Annem konuşmayı sonlandırma gibi bir niyeti olmadığı apaçıktı.

''Yeter!''

Bağırışımla birlikte adeta gökyüzü delindi. Kulakları sağır edecek bir gök gürültüsü koptu ve yağmur şiddetini arttırdı. O minik yağmur damlaları camları döverken annem kafasını bana çevirdi.

''Yeter, ne anlatıyorsun ya?'' derken sesim çoktan titremeye başlamıştı. ''Anne, ne anlatıyorsun? Nasıl bir oyun çeviriyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum!''

Bana döndüğünde gereksiz sakinliği ile beni daha da tahrik etmeyi başarmıştı.

''Her zaman böyleydin, Ahsen. Her zaman fazla dramatiktin, her zaman fazla hassastın. Bu haberi heyecanla karşılamanı beklerdim, sevinçle karşılamanı. Mirasımıza sıkı sıkı sarılmak için sabırsızlanmanı beklerdim. Sen ne yapıyorsun? Karşıma geçmiş, dramatik bir film sahnesinde gibi ağlayıp zırlıyorsun. Kurban psikolojisinden çık artık! Sen kuleye hapsolmuş bir prenses değilsin, bir prens seni gelip kurtarmayacak.''

Sarp'a gönderdiği imalı bir bakışın ardından devam etti. ''Sen kuleye aitsin.''

Gözyaşlarım yanaklarıma süzülürken dakikalardır konuşmayan Sarp bana doğru birkaç adım attı ve sanki her ne olursa olsun yanımda duracağını anneme göstermek istedi. Annem ellerini havaya kaldırdı ve ''İzle.'' dedi.

Saniyeler içerisinde etrafımızda ne kadar küçük eşya varsa oldukları yerden havalandı. Korkuyla yerimde irkilirken Sarp kolumu tuttu. Evin her bir köşesine yerleştirdiği şamdanlar, küçük heykelcikler havada asılı kalırken ikimizin de dudakları aralandı. Babam ise ikimize adeta üzülerek bakmaya devam etti.

Annemin ellerini indirmesiyle hepsi eski yerlerine nizami bir şekilde geri indi. Annem parmaklarını oynatarak ''Bu minik bir somut kanıttı. Yapabileceklerimizin yüzde biri bile değil. Sadece görün istedim.'' dedi.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now