DELİ SORULAR- Bölüm 25

105 12 13
                                    

Selamlar canlar bu kez erkenden bölüm yayınlamanın sevincini yaşıyorum. Umarım sizler de güzel bir bölüm okumanın sevincini yaşarsınız. Keyif aldığınız harika anlar diliyorum. İyi okumalar...


ÇINAR 'DAN 

Elya mutsuzdu, üstelik burası onun sağlığı için uygun değildi, çok rutubetli bir yerdi. Onu üzgün görmek istemiyordum ama en önemlisi sağlığının bozulmasından korkmamdı. Elya benim kıymetlimdi. Belki kendime bile itiraf edemediğim pek çok duyguyu saklıyordum içimde. Elya küçüktü, masumdu. Duyguları ile oynamamak için ona olan hislerimi saklıyordum. Çünkü duygularım karşılıksızdı, üstelik ben ondan çok büyüktüm. Onu ilk kez hastanede görmüştüm. Kartal abi ailemizi kaybettiğimizde  bize çok destek olmuştu. Tabi ben o zamanlar annemin gerçek annem olduğunu sanıyordum ki bana gerçek bir anne olmuştu. Benim annem oydu Gülizar değil, Gülizar asla benim bir şeyim olamazdı. Ailemizi kaybettiğimizde yetimhaneye verilmiştik. Ben on bir yaşımdaydım Leyla ise dokuz yaşındaydı. Yetimhanede yaşamak zor olsa da Kartal abi bizi arada bir ziyaret eder ve her zaman desteğini eksik etmezdi. Zaten hayatlarımız da o süreçten sonra değişti. İlk başlarda bizi hafta sonları evine götürdü. Böylelikle hafta sonu da olsa bir aile ortamında yaşamanın tadını çıkartırdık. Zamanla birbirimize öyle bağlandık ki üniversiteyi bile Egemen in okuduğu okulda Kartal abi sayesinde okumuştum. Kartal abi güçlü ama dertli bir adamdı. Kızından ayrı yaşıyordu o günler zor olsa da Elya'nın hastalığını öğrendiğinde çaresizliği artmıştı. Elya lösemi olmuştu ve ilik gerekiyordu. Elya'yı ilk gördüğüm yer hastane odasıydı. Hep birlikte donör olma ihtimaline karşı test için gitmiştik. Onu öyle merak etmiştim ki uyuduğu bir anda odasına girmiştim. O zaman Elya 12 yaşlarındaydı, öyle masum öyle güzeldi ki. O masum yüzü o günden sonra aklımdan çıkmıyordu. O zaman ben de çok gençtim başlarda onu sadece çocuk olarak görüyordum. Leyla neyse Elya da oydu benim için ama büyüdükçe onu artık genç bir kız olarak görmeye başlamış duygularıma mani olamamıştım. Kendimle savaşım da o gün başlamıştı işte. Elya on altı yaşında iken okuldan kaçtığında Egemen lerle  birlikte onu takip ediyorduk. O gün arkadaşı ile birlikte parkta sigara içmişti. Sanki kendini kaybetmiş arıyor gibiydi. Ya da bir bebeğin bilinçsizce dünyayı keşfetme çabası gibi, düşeceğini bile bile ayağa kalkmak, karanlıkta kaybolacağını bilse de geceyi merak etmek gibi. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Onu sarsmak, uyarmak istedim. O gün dünyadaki kötü olan her şeyden soyutlamak istedim onu. Belki yanlıştı, kardeşim sayılan bir kıza böyle hisler duymamalıydım. Benden ona ancak abi olurdu. Bunu başarmak için kendimle yıllarca savaş verdim. Onunla gerçekten tanıştığımız gün duygularıma yenilmemek için duvarlar ördüm. Ona sert davranmak duygularımı bastırmamı sağlıyordu. Ama onca şeyden sonra bugün Elya'nın da bana karşı hisleri olduğunu öğrendiğimde durum değişmişti benim için, onu sevdiğimi kabullenmiştim. Elya bunu sözlerle ifade etmese de benden hoşlandığına emindim. Tabi babası ve abileri beni anlamazdı. Ben yine de bir ömür de olsa sabreder  Elya büyüyene, genç bir kadın olana dek bekleyebilirdim. Elya benden hoşlanıyordu, Gülizar'a sevgili rolü yapacağız dediğimde nasıl da heyecanlanmıştı. Artık onu tanıyordum. Elya duygularını saklamazdı, olduğu gibi yansıtırdı. Acemice tavırları hem tatlı hem de sevimliydi. O benim için Elya'ydı işte. Hasta yatağında uyurken bile ışık saçan hayatımın güneşiydi. Sarı saçlarındaki ışıltılar bile ömrümü aydınlatmaya yeterdi. Ona dokunamasam bile mutlu olurdum. Yaşamımın bir parçası olması bile mutlu olmama yeterdi. Şimdi Gülizar'ın bizi tıktığı bu cehennem de onu koruyamamak canımı sıkıyordu. Burası hem ruh hem de beden sağlığı için iyi değildi. Sıkıntıdan yine uyuyakalmıştı. İçten içe sıkıntıdan değil de hastalıktan uyuyor olmasından korkmuyor değildim. Lösemi tekrarlıyor olabilirdi, çünkü Elya lösemiye yakalandığında bağışıklığı düşer ve hemen grip olurdu. Tedavi sürecinde sık sık bu sorunu yaşamıştı. Tekrar o acıları yaşamasını istemiyordum. Bir an önce buradan kurtulmalıydık. Elya uyurken ben harekete geçmeye karar verdim. Kapıyı kontrol ettiğimde açık olduğunu görünce sevindim. Demek ki Gülizar bana gerçekten güvenmişti. Tabi bu düşüncem koridordaki iki korumayı görünce değişmişti. Hala kendini riske atmamaya çalışıyordu belli ki. İstesem bu korumaları alt edebilirdim. Ama daha kaç adamı olduğunu bilmiyordum ve Elya' yı riske atmak istemiyordum . Korumalara gülümsedim ve " Annemi görmek istiyorum, kendisi nerede acaba? " diye sordum. Korumalardan biri hiç konuşmadan bana yolu gösterirken diğeri Elya'nın kapısında beklemeye devam etti. Gülizar'ı bulduğumda çalışma odasındaydı. Bilgisayar  başında çalışıyor gibi görünse de canı çok sıkkındı. Bu cehenneme bir çalışma odası bile kurdurmuş olması saçmaydı. Yalnız kendisi bilgisayardan anlıyor gibi görünmüyordu. Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı. "Oğlum seni burada görmek ne güzel. " Yine zorlanacağım bir zaman dilimindeydim. "Sana doyamadım daha, Elya'nın iyi olduğunu görünce annemle birlikte olmak istedim. "Yalandan kim ölmüş diye geçirdim içimden. Bu kadın benim hiçbir şeyim değildi. Gülizar mutluydu. "Çok mutlu ettin beni yakışıklı oğlum benim. Haydi gel otur sana bir kahve yaptırayım. Anne oğul keyif yapalım, ne dersin?"

İLLÜZYON- Yeni HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin