ŞEFKAT- Bölüm 47

63 11 27
                                    

Merhabalar. Kısa aralıklarla bölüm atmam bir süredir mümkün olmuyor. Fakat aklım hikayelerim de kalmıyor da değil. Elya'nın macerası devam ediyor aksaklık olsa da, yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Bakalım neler olacak? Keyifli okumalar...

Yine ve yine kendime acı çektirmenin yolunu bulmuştum. Neden böyleydim ben...Bazen kendime yabancı hissediyordum. Anlık öfke krizlerimin hüsranla bitişinden hiç ders almamış, maalesef hala akıllanamamıştım. Ne zaman sinirlensem ve isyan etsem ilk olarak kendime zarar veriyordum Tabi bunu bile isteye yapmıyordum. Öfkeden gözüm dönünce ya da ne yapacağımı bilemeyince dikkatim en alt seviyeye indiğinden muhteşem enerjimle bela paratoneri olarak istenmeyen durumları çekiyordum kendime. 

Ayaz abi ile Çınar'a kızmıştım. Nedeni ise yine bizi bulmaları ve yine kaçmak zorunda kalmamızdı. O lüks otelden sonra bu ıssız koyda kısılıp kalmak beni deli etmişti. Onlara kızıp dışarı çıkmış ve sırf Çınar ne kadar öfkelendiğimi anlasın diye sinirlenerek denize doğru yürümüştüm. Ayağıma bir şey batmıştı şimdi de, acısını taaa kalbimde hissettiğime yemin edebilirdim. Denize cam kırıkları atmış olabilirler miydi, iyi de burada insan da yoktu ki, ıssızlığın dibiydi burası, nirvanasıydı. Burada tek yaşam emaresi yoktu. Buraya insanların ayak bastığının tek kanıtı ise şu viraneden hallice barakaya benzeyen ev dedikleri yerdi. Ayağımdaki acının etkileyici acısıyla kendimi tutamamış acıyla suyun içine oturmuştum. Neyse ki sığ alandaydım ve ayağımı havaya kaldırırken gözyaşlarımın izin verdiği ölçüde buğulu gözlerimle ayağıma baktım. ayağımdaki şey bir denizkestanesi idi. Evet evet bula bula bu lanet deniz kestanesini bulmuştum işte. Ya da o beni bulmuştu. Acıyla karışık dayanılmaz bir yanma hissi vardı. Çınar acı çektiğimi fark etmiş miydi? Fark etmemiş olamazdı öyle değil mi? Yine öfkeyle kalktığım yerden acıyla oturuşumu keyifle izlediğine emindim. Bir anda koşarak yanıma geldiğinde bağırıyordu. " Elya iyi misin canım, ne oldu böyle? Bazen tam bir dayaklık çocuk gibi davranıyorsun ama bunun için kimseye ihtiyacın yok ki güzelim sen kendi kendini dövüyorsun. Dur sakin ol bakayım. " Hah günah keçisini de bulduğuma göre acısını ondan çıkarabilirdim. Sinirle omzuna tırnağımı geçirdim. "Sensin dayaklık hepsi sizin yüzünüzden zaten ne işimiz var bu dağ başında? Çok acıyor ya, bir şey yap hemen." Çınar'ın yüzü öyle asıktı ki benim ki aslında cahil cesareti idi bir an gerçekten düşen çocukları bir de kendisi döven annelere benzettim onu. Milim oynamayan ifadesi çok sertti. Bana kafasını çevirip bakarken gözleri ile pataklıyordu sanki. "Sus da bakayım, ayağını da oynatma Elya..." Sustum bu tepki karşısında susmayan aptal değil de neydi. Çınar bir anda  üzerindeki tişörtü çıkartarak onunla ayağıma batan organizmayı tutup da çektiğinde çığlığı bastım . Omzuna dişimi geçirdim. Gıkı çıkmamıştı. "Çok acıyor Çınar  bir şey yap şuna. Uyuşturucu falan yok mu ? Aaaahhhh... Anneciğim çok acıyor. Baba ya nerdesin ,Allah kahretsin bıktım artık. Offfff..."Tabi benim çığlığımı duyan Ayaz abi de koşarak bize doğru geliyordu. Çınar ise " Saçmalama kotanı doldurdun sanıyordum. Dik başlılığı bırakamadın gitti. Ne oldu bize trip attın da iyi mi oldu sanki? Yine canın yandı. "

Ayaz abi panikle saçımı okşarken "Ne oldu çocuklar?" dediğinde ben dudaklarımı büzerken Çınar beni kucağında eve taşımaya başlamıştı. Çınar panikle "Abi ilk yardım çantası bırakmışlardır değil mi deniz kestanesi battı ayağına temizlemek lazım." 

Hayatımda böyle bir acı yaşamamıştım daha önce, yanmayla karışık ince ve ani bir acının bacağıma tamamen hükmettiğini hissediyor ağlamaktan kendimi alamıyordum. " Ayaz abi ben annemi babamı istiyorum. Ailemi istiyorum ne işimiz var burada bizim. bıktım artık ah..." diye söylenirken Çınar'ın göğsüne vurup "Yavaş Çınar canım acıyor, özellikle yapıyorsun canım yansın diye." 

İLLÜZYON- Yeni HayatımWhere stories live. Discover now