HERKES BİR ARADA- Bölüm 26

136 10 6
                                    

CANLAR MERHABA. 

KEYİFLE OKUDUĞUNUZ GÜZEL BİR BÖLÜM OLDUĞUNU UMUYORUM. YORUMLARDA GÖRÜŞÜRÜZ. :)


Yol boyunca verilen ilaçlar uykumu getirse de uykuya direniyor ve ailemi göreceğim anı sabırsızlıkla bekliyordum. Onları kendi gözümle görmezsem iyi olduklarına inanamayacaktım. Dayım elimi bir an olsun bırakmamıştı. Hatta doktorlar damar yolu açarken bile bakamamış gözlerini kapatmıştı. Dayım beni korumak için dağları yerinden oynatırdı, bunu hissediyordum. Abilerim kendilerine gelmeden, tedavi bile olmadan benim için kendilerini tehlikeye atmaktan bir an bile imtina etmemiş beni bulmak için gelmişlerdi. Yol boyunca bunları düşünmeden edemiyordum. Sanki bugüne dek boşa yaşamışım gibi hissediyordum. Elimde ne kadar değerli şeyler olduğunu yeni idrak etmiştim. Çünkü insan ölümle yüzleştiğinde gerçekten hayatı film şeridi gibi hızla zihninden geçiyordu. Eskiden filmlerde gördüğümde bunun saçma bir abartıdan ibaret olduğunu düşünürdüm. Yanılmıştım bu gerçekti. İnsan beyni durum ve olaylar karşısında çok hızlı reaksiyon verebiliyordu. 

 Geçmişi düşündüğümde abilerimin bana neden kızdıklarını neden her seferinde beni uyardıklarını anlıyordum. Çünkü dünyadaki her insan saf ve iyi niyetli değildi ve onlar daima beni korumak istiyorlardı. Koskocaman bir ailenin göz bebeği olduğumu anlamak bu kadar uzun sürdüğüne göre ben tam bir ahmaktım. Hayatımın yeni evresinde daha az ahmaklık yapmak için daha duyarlı olmaya ve bana söylenenlerin altında yatan manayı çözmeye kararlıydım. Hayat mızmızlık ve acizlikle harcanamayacak kadar kısaydı. Şansımın kıymetini bilecektim. Ne kadar değerli olduğumu bilecek ve o değere layık yaşamaya çalışacaktım. Ablam ve abilerim gibi, Çınar ve Leyliş gibi her anımı hayatıma bir yeterlilik, bir bilgi katmak için uğraşacaktım. Gerçekten nezih ve kendini bilen bir insan olmak, aileme gerçek anlamda yakışmak, onlardan biri olmak istiyordum. Belki hemen başaramazdım ama kendimi zorlayacak hayatımı eski mızmız ve şımarık Elya olarak heba etmeyecektim. 

Dayıma sürekli ne kadar kaldı diye soruyordum. O ise bıkmadan usanmadan bana cevap veriyordu. " Beş dakikalık yolumuz var bebeğim. Canın mı yanıyor, söyle bana. "

Gülümsemeye çalışarak canımın yanmadığını sadece bizimkileri görmek istediğimi söylemiştim. Dayım bana Başak'ın, Egemen abimin ve babamın ameliyat olduklarını söylediğinde acım daha da artmıştı ve ağlamaya başlamıştım. O anda dayım herkesin iyi olacağını anlatmaya çalıştığında o kadar zorlanmıştı ki, daha fazla onu da üzmemek için kendi gözlerimle herkesin iyi olduğunu göreceğim anı beklemeye karar verdim ve sakinleşmek için kendimi zorladım. 

Herkes fedakarlık yapmış herkes acı çekmişti. Ben de sanırım artık büyümeliydim. Zamanı çoktan gelmiş ve geçiyordu.  Son birkaç gündür çektiğim acı bedenimden çok ruhumdaydı. Ciddiye almadığım her şeyin aslında ne kadar da ciddi olduğunu acı bir şekilde öğrenmiştim. Kin tutamayan benliğim bir adamın kin uğruna ömrünü nasıl adadığını, bu uğurda kötülük yapabilme sınırlarını bana göstermişti. O adamın yine kendi öz kardeşine yaptıklarını gördüğümde Çınar'ın neden bu kadar sert ve yeri geldiğinde kuralcı olduğunu da anlamıştım. Gerçekleri bilmese bile ona oynanan oyunları sezmişti belki de. Sırf abisinden korktuğu için evladından vazgeçen bir kadının oğlu olmak Çınar'ın yeni sınavıydı. Gülizar'ı ne kadar reddederse etsin kalbinde bir köşede Gülizar'ın Çınar için bir soru işareti olacağını, keşkelerle başlayan anlık geçişleri olacağını biliyordum. Bazen bilmemek öğrenmekten daha iyidir ya, işte Çınar'ın ki de böyle bir durumdu. Leyla ile babaları ortaktı, Leyla'nın annesini anne olarak görmüştü. Ne acıdır ki o kadın biyolojik annesinden çok daha iyi bir anne olmuştu ona. Anılarında yer alan o güzelliklerle hatırlıyordu Çınar onu. Ben ise son zamanlarda şahit olduğum her an ve yaşadığım her deneyim sonucunda hızlı bir dönüşümün öncü hezeyanlarını yaşıyordum. Belki de buna büyümek diyorlardı, büyümek acıtıyor olsa da gerekliydi. Şimdi hastanede göreceklerim belki canımı daha da acıtacak daha da büyütecekti beni. Ambulans hastanenin önüne yanaştığında üzülmekten korktuğumu, bir şey öğrenmek istemediğimi düşündüm. Sedye ile indirilirken dayımın elini bırakmak istemeyişim de bundandı. 

İLLÜZYON- Yeni HayatımWhere stories live. Discover now