ARTIK SON- Bölüm 40

86 10 68
                                    


Selamlar şekerler, herkes iyidir umarım. Bakalım Elya cephesinde neler oluyoy? Bölüm sonundaki sorulara yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar diliyorum. Ve İLLÜZYON okurlarını GÖKTEN ÜÇ ADAM DÜŞTÜ adlı taze bebek hikayemize bekliyorum. Desteklerinizi esirgemezseniz çok güzel olur. 

***

Yine ve yine kendi başımın dikine gidip klasik cahil cesaretimi göstermiş, Aslan dayıma bir güzel yakalanmış, ailemi hayal kırıklığına uğratmıştım. Bununla da bitmemişti ki; ben kendimi bir mafya hesaplaşmasının ortasına atmıştım. Hem de öyle böyle değil uyuşturucu ve tarihi eser kaçaklığı yapan  türk ve rus mafyası hesaplaşmasının tam ortasına. Üstelik yine kendi başıma saçma sapan girişimlerde bulunmuştum. Arda vurulmuştu, babamlar onun tehlikeyi atlattığını söylemişlerdi. Bakışlarından asıl hayati tehlike riskinin benim için mümkün olduğunu anlamak da mümkün değildi. Ah ah... Ne olacaktı benim bu halim? Bir türlü normal aile ilişkilerim olmayacak mıydı? Bir de Allah aşkına beni bu odaya tıkıp nereye gitmişlerdi? Aile toplantısı yaparak beni nasıl öldüreceklerini planlıyor olamazlardı değil mi? Olabilirdi, vallaha da billaha da olabilirdi. 

İnsanın damarına nasıl basılır  konulu paragrafın ana temasının en muhteşem örneğiydim ben. Bela paratoneri, son ceza bükücü Elya'ydım ben değil mi? Neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Şimdi ayağa kalksam şu kapıyı hafifçe aralasam ve bizimkiler koridorda mı diye baksam ne olurdu? Bacağım acıyordu ama bunu yapabilirdim. Sonuçta benim merakım her zaman acılardan daha önemli olduğu için bu haldeydim. Yine yapardım gerçekten yapardım da şimdi kızgınlığın yüzde beş yüz faizle bana geri dönmesine ne gerek vardı değil mi? Bence daha normal bir şey yapabilirdim. Acil yardım düğmesine sırıtarak baktım. Yani bu düğmeyi buraya boş yere koymamışlardı değil mi? Hastalar kullansın diye konulmuştu tabi ki. O zaman ben de kullanabilirdim. Bu çok mantıklı bir yaklaşımdı. 

Acil çağrı düğmesi hastalar içindir, Elya bir hastadır. Acil çağrı düğmesi Elya içindir. Evet gerçekten vurulmuştum falan ama mantığım süper çalışmaya devam ediyordu. Sonuçta mantık da bir bilimdi öyle değil mi? Ben matematik ve bilgisayar teknolojileri biliminden daha mı iyi bilecektim yani. Mantık önemlidir kesinlikle önemlidir. 

Yavaşça yatakta geriye doğru kendimi çektim. Sonuçta canım da yanmamalıydı o kadar yaralanmıştım. Düğmeye çölde su bulmuş bedevi gibi aşkla ve sırıtarak baktım ve hiç beklemeden düğmeye bastım. Bir anda hemşireyle birlikte odama meraklı gözlerle bakan yirmi kişinin doluşmasını beklemiyordum tabi ki. Hemşire bir anda bana mı arkasındaki kalabalığa mı bakacağını şaşırmıştı ki. Ellerimi havaya kaldırıp sevimli bir şekilde sırıttım. "Sorun yok iyiyim ben. Sadece hemşire abladan yardım isteyecektim. " dediğimde bizimkiler hiç konuşmadan dışarı çıktılar. Bu durum şimdi normal miydi? Elya canın yanıyor mu? Elya ağrın var mı? ? diye sorarak benimle ilgilenmeyi ifade eden her tür soru cümlesi kabulümdü ama neden kimse sormuyordu? Hemşire hala merak beklerken "Hemşire abla sence ben vurulunca görünmez ve duyulmaz mı oldum? Allah allah bizimkiler bir tuhaftı. "

Hemşire güldü. " Gayet görünürsün merak etme? Sanırım aileni biraz kızdırmışsın. Nasılsın? Düğmeye bastığına göre bir sorunun var kesin. Tansiyonunu ölçmemi ister misin? Ya da yarana bakmamı..."

Gülümsedim. "Yok hemşire abla benimle gelen arkadaşım var ya Arda, o iyi mi acaba? Ben çok endişeleniyorum onun için. "

Hemşire ablanın surat asmasını beklerken o serumu kontrol ederek bana gülümsedi. "Merak etme birkaç gün hastanede yatacak o kadar. Hayati organları neyse ki zarar görmemiş. Tabi bu adli bir vaka olduğu için polisler burada. Sen hiçbir şey düşünme ve biraz dinlen. " Neyse ki hemşire ablayı kızdırmamış ve Arda ile ilgili bilgi alıp rahatlamıştım. Artık bana kızgın olan ailemle aramda geçecek bol azarlı konuşmaya odaklanabilirdim. Aslında bu hayatta duyduğum en saçma şeydi, hiçbir şey düşünmemeli ve anın tadını çıkarmalıydım. Kafamı dağıtmazsam burada düşünmekten delirebilirdim. Hemen yanı başımdaki televizyonun kumandasını alıp televizyonu açtım. Boş boş kanalları gezerken bir anda odama annem girdi. Annem ağlıyordu. Bana kızmıyordu, sadece ağlıyordu. Sanki birkaç saat  içinde yıpranmış, yüzü çökmüştü. Bu nasıl olmuştu? Benim hayat dolu güzeller güzeli annem nasıl bu kadar solmuştu? Bu benim suçumdu işte? Bunu anneme yapan bendim. Düşünmeden hareket ederken annemin üzüntüden kahrolacağını düşünmemiştim. Annem örtüyü kaldırıp bacağıma baktığında gözyaşları daha da hızlanmıştı. Dayanamadım. "Özür dilerim anne, seni bu kadar korkuttuğum için gerçekten özür dilerim." diyebildim. 

İLLÜZYON- Yeni HayatımWhere stories live. Discover now