24.Bölüm "Tahta Göz Diken Kaplan"

24.8K 1.4K 241
                                    

Geç olsa da o bölüm bugün atılacaktı :)
Yorgun gözlerimle birlikte bölümü suraya bırakıyorum :/

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayınn

Kitabın satırlarında buluşmak dileğiyle. İyi okumalarr

Bir kalp asla unutmazdı mazisini, rafa kaldırırdı ama unutmazdı. Vakti gelince tekrar karşına konulmak için.

.
🦋

"Harabe kötü bir şey mi?" diye sordu küçük kız üzgün bir ses tonuyla. Erkek çocuğu tebessüm ederek bana baktı.

"Harabe..."

Canım acırken, inleyerek gözlerimi araladım. Elim çoktan karnıma gitmişti. Nerede olduğumu anlayamazken etrafıma bakındım. Krem tonlarının hâkim olduğu bir odadaydım, çaprazımda siyah bir çalışma masası duruyordu. Onun yanında bir kitaplık. Bir yatakta uzanıyordum. En son olanlar gözümün önüne gelirken bedenim kasılmıştı.

Uraz...

Gördüğüm o sahneleri gerçek olup olmadığını kavrayamıyordum. O gördüklerim, bir hayal miydi yoksa gerçek miydi? O küçük kız benim küçüklüğümdü yüzünü görmüştüm. Peki ben neden böyle bir anın varlığını hatırlamıyordum. Neden o küçük erkek çocuğunu ilk kez görüyordum.

Hiçbir şey bilmezken odaya bakmaya devam ettim. Burası neresiydi? En son bayılacakken Uraz'ın bana doğru gelişini hatırlıyordum. Gözlerim panikle büyüdü, doğrulmaya çalıştım. Yoksa oda mı yaralı olduğum için gördüğüm bir halüsinasyondu. Bu mümkün olabilir miydi? Odaya bir kez daha göz attım. Bu oda hiç Uraz'ın tarzı gibi durmuyordu.

Aklıma o adamların konuşması geldi. Uraz'ı bu gece ortadan kaldıracaklarını söylemiştiler. Saat şu an kaçtı, Uraz yola çıkmış mıydı? Panikle üzerimdeki çarşafı ittirip yataktan doğruldum. Bunu yaparken canım haddinden fazla yanarken, elimi karnımdaki yaraya bastırıp acısını hafifletmeye çalıştım. Nefesim keskinleşirken, dişlerimi sıkıp kesik bir nefes aldım.

Ona yetişmeliydim.

Sarsak adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapının kulpunu indirdiğimde kapı ben ittirmeden geriye doğru ittirilmişti. Bedenim öne doğru savrulurken, düşecek gibi oldum. Yaslandığım bir beden düşmemi engellerken saniyeler içinde tanıdık bir koku ciğerlerime doluşmuştu. Ellerim benden habersiz çoktan bedenine dokunmuştum.

"Uraz." Dedim, kafamı kaldırırken. Ela gözleri ile göz göze gelirken yanılmamıştım.

Delici bakışları yüzümde gezinirken, elleri hareketlenip hafifçe sarsak bedenimi belimden tutu. "Neden ayaktasın?" diye sorarken, kaşları çatılmıştı.

"Kafana göre iş yapman etmiyormuş gibi." Derken, hafif eğilip kolunu ayaklarımın arkasından geçirip beni dikkatlice kucağına almıştı. "Yaralı halde yataktan çıkıyorsun." Diye sert bir ses tonuyla kızarken, kollarımı düşmemek için çoktan boynuna dolamıştım.

Hiçbir tepki vermeden, dibimdeki yüzünü incelemeye başladım. Keskin yüz hatlarına baktım, gördüğüm küçük erkek çocuğunun yüzünü gözümün önüne getirdim. Benziyor muydular? Cevap vermediğimi fark etmiş olmalı ki bakışları bana döndü. Ela gözleri yüzümde oyalanırken, gözleri kısılmıştı.

Yatağa yaklaştığımızda beni canımı acıtmamaya çalışarak yatağa geri uzatmıştı. Ne kadar yavaş davransa da canım yine de acırken elim karnıma gitmişti. Dudaklarımdan kısık bir inleme firar etmişti. Bir elim hala boynunda olduğu için geri çekilmemişti. Bana dikkatle bakmayı sürdürdüğünde titrek bir nefes verdim.

HARABEWhere stories live. Discover now