1. Bölüm

82.7K 3.1K 278
                                    

Merhaba sevgili okurlarım,

Günahkâr yeniden sizlerle. Yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum.

***

1994 / Urfa

Zarfı kavrayan ellerine baktı kızgınlıkla. Neden titriyorlardı? Günlerdir beklediği an gelmişti oysa. Neden rahatlamış hissedemiyordu peki? Korku muydu kalbinin hızlı çarpmasının nedeni? O kadının oğlunun babası olmadığını öğrenme ihtimali mi yoksa gerçekten babası olduğunu öğreneceği için miydi korkusunun nedeni?

Ayaklarının ucunda dizlerinin üzerine çöken kadına baktı. Geçen birkaç günde karnı daha da büyümüştü. Yaşadığı ihaneti gözlerine sokmak istercesine varlığını belli ediyordu. Kendisini izleyen zümrütleri kıskandıran gözleri gördüğünde maziyi hatırladı. Onu ilk tanıdığı ve ona görür görmez âşık olduğu zamanlar öylesine uzaktı ki şimdi... Yaşadığı rüya gibi günlerden uyanışı çok acı olmuştu. Gözlerini araladığı anda da sevdasının karşılıksız olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı.

Şimdi perişan hâlde olan bu kadın artık onun Zelal'i değildi. Yabancıydı kendisine. Teni ona ait değildi. Ruhu ve kalbi de... Bir başka adamın kadını olmuştu.

Neden yapmıştı bunu? Neden böylesine bir ihaneti reva görmüştü kendisine? Sormak istese de gururu izin vermiyordu. Belki de alacağı cevabın ağırlığını kaldıramayacağından korkuyordu sızlayan kalbi. Öğrenmek istemiyordu. Bu yasak ilişkinin nasıl başladığını bilirse, ne zamandan beri ona ihanet eden bir kadını koynuna aldığını işitirse ayakta durmaya yetecek dermanın da kalmayacağını biliyordu. Yapmayacaktı. İçindeki o küçük umut kırıntısını yok etmeyecekti. Karısının bir zamanlar dahi olsa kendisini sevdiğini düşünen yanının öyle sanmaya devam etmesine izin verecekti. Tekrar zarfa çevirdi bakışlarını. Artık açmalı ve gerçeklerle yüzleşmeliydi.

"Sancar!"

Her bir tonunu bildiği o narin sesi işittiğinde irkildi. Onun dudaklarından adını duymak bir kat daha acıtırken canını, hâlâ bir aptal gibi ona âşık olan kalbi sızladı. Hissettiklerine sinirlenirken ezberlediği surete çevirdi bakışlarını. Dişlerini öfkeyle sıktı.

"Bir daha adımı alma o günahkâr dudaklarına!"

Duyduğu sözlerin ardından karşısındaki kadının titreyişini izledi. Güzel gözleri dolsa da kendini toparlamaya çalışıyordu. Cesurdu. Hayranı olduğu bu huyundan, şu an dahi vazgeçmeyişi yüreğini sızlattı.

"Oğlumuzu son bir kez görmek istiyorum."

Alaycı bir gülümseme dudaklarına yerleşti. Elindeki zarfı sallayıp kadının bakışlarını ona çekmeyi başardı.

"Ne kadar da eminsin onun benden olduğuna? Şimdi onu öldürmemem için bana yalvarıyor olman gerekir!"

"O, senin kanından, senin canından... Bir kâğıt yeterli olacaksa kabul etmene gözlerinle gör!"

Öfkeyle yumruklarını sıktığında avucunda ezilen zarfı umursamadı. "O doğduktan sonra mı bana ihanet ettin yani? Bunu mu anlamalıyım, Zelal?"

Gözlerini kaçıran ve ardından başını eğen kadını izledi. Aralanan dudaklarını gördüğünde elini kaldırdı.

"Sus! Duymak istemiyorum! Ne ihanetini ne de günahını... O çocuğun kimin kanı olduğunu öğreneceğim! İşte o vakit yüzün de sesin de hakkın olan cehennemde yer bulacak kendine!"

Koca avluda sadece ikisi vardı. Adamlarının bu sahneye şahit olmalarını istemediği için hepsi dışarı çıkmıştı. Zira bu an onun zayıflığının göstergesiydi. Yıllarca yaşadığı bu ihanet, topraklarında ve daha da ötesinde dilden dile dolaşacaktı. Onu görünce yüzüne karşı saygı gösterenler ardından pervasız laflar savuracaktı.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن