27. Bölüm

36.6K 1.9K 109
                                    

Cenaze gününden sonra geçen bir haftada çok şey yaşandı. Beklenenin aksine Genco Uluhan, babasının aylar önce evlenmeleri için onay aldığı kuzeni Rojda Kurt ile evlenmek yerine, can düşmanı olan Ferzan Ağa'nın yıllarca herkesten gizlediği torunu Amelya Ferman ile evlenmek istediğini söyledi. Hem de cenazeden sadece iki gün sonra... Bu aramızda büyük bir kavganın fitilini ateşledi. Günlerdir aramamak için kendimi güç tuttuğum sevdiğim kadının evlenmek istediği adam karşıma geçmiş, bunun olmayacağını söylüyordu. Bir yandan coşkuyla çarpan kalbim diğer yanda bunun asla kabul görmeyeceğini bilen tarafım savaş hâlindeydi.

Ama söz bir kez verilmişti. Bunun geri dönüşü olamazdı. Henüz aşiret insanları bilmese de yedi ağa da onlara bağlı olan küçük aşiretlerin başındakiler de haberdardı. Bundan vazgeçmek demek Rojda'nın adının karalanması demekti. Buna asla izin veremezdim. Ama Genco Uluhan bizi dinlemedi ve son kozunu oynadı. Ya kabul edecektik ya da Yedi Aşiret liderliğinden ve birliğinden çekilecekti. Kabul etmek zorunda olduğumuzu biliyordu.

Genco Uluhan'ın kararının üzerinden bir gün geçtiğinde, konağın avlusuna getirilen adamı gördüğümde, öfkeyle doğrulup yüzüne sağ yumruğumu indirdim.

"Neredesin sen lan? Hangi cehennemdesin kaç gündür?"

"Savaş!"

Bir kez daha yumruğumu yüzüne indirdiğimde yere savruldu. "Böyle mi sahip çıkıyorsun emanetime? Konuşsana lan!"

"Anlatacağım! Dinle!"

"Neyi anlatacaksın?"

Ayaz ve adamlar, Oflaz'ı elimden almaya çalışıyorlardı. Yüzünde akan kanları gördüğümde zerre şefkat hissetmedim içimde. Ona kıymetlimi, halamı emanet etmiştim. O ise birkaç gün sonra haber vermeden çekip gitmişti. Üstelik şimdi karşıma çıkmış, utanmadan anlatacağım diyordu. Uzun zamandır arkadaşım ve avukatım olmasına rağmen, onu affetmeye niyetim yoktu.

"Ferzan Ferman!" dediğinde dondum. Dudaklarından çıkan isim kalbimi durdurmaya yetecek güçteydi. "Çıkın!" dedim avludakilere. Herkes şaşkınlıkla bana bakarken bağırdım. "Çıkın dedim!"

Avludakiler teker teker dışarı çıktığında ardıma döndüm. Sakinleşmeye çalışırken onun sandalyeye çöküşünü izledim. Yüzünden süzülen kanlar çenesinden damlıyordu. "Nereden buldun o adamı?"

"Ben onu değil, o beni buldu. İzmir'e haber yolladı. Barzan'ın bir planı olduğunu söyledi."

"Barzan'ın seninle ne ilgisi var?" dediğimde başını salladı.

"Karımla ilgili planları vardı. Beni öldürüp onunla evlenmek için adam yolladığını söyledi. Eğer onunla ortak olursam Barzan Ağa'dan herkesin kurtulabileceğini söyledi."

"Yapmadım de!" Aklıma gelen ihtimal kanımı dondurdu. "Onun oyununa gelmedim de!"

"Yaptım!" dedi ayağa kalkıp karşıma dikilirken. "Onu ben öldürdüm! Gözümü bile kırpmadan!"

"Neden? Neden yaptın bunu, Oflaz?"

"Karımda gözü vardı o pislik herifin! Uluhan konağına gittiğiniz o gün ona saldırmaya kalkmış! Ben de bedelini canıyla ödettim!"

"Ona zarar mı vermiş? Lanet olsun!"

Avludan çıkacakken kolumu tuttu. "Bir şey yapamamış. Ama artık önemi yok. Öldü o lanet herif!"

Kendimi toparlamaya ve sakin tutmaya çabaladım. Barzan'ı, Oflaz'ın öldürdüğü bilinmemeliydi. Bu gerçeği Yedi Aşiret'in öğrenmesi demek, halamın ve Oflaz'ın infazı demekti. "Ferzan, o ne istiyor?" O adamın karşılığı olmadan bir şey yapmayacağına adım kadar emindim.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Where stories live. Discover now