40. Bölüm

23.6K 1.3K 58
                                    

Savaş...

Gözlerimi araladığımda karşılaştığım ışıkla inleyerek tekrar kapattım. Başımın ağrısı katmerlenerek, varlığını hissettirirken, tekrar araladığımda gördüklerimle telaşla doğrulmaya çalıştım. Odamdaki deri kanepeye sığmaya çalışan bedenimi dengesine kavuşturmak güç olsa da o an bütün benliğim koca bir ateşle kavruluyordu.

"Okumadığını söyle!"

Sesimle irkilse de iri bedeni uzun sürmeden sakin hâline geri döndü. Avuçlarındaki aşınmış ciltte ellerini gezdirirken, başını çevirip, gözlerini kısarak yüzüme baktı. "Kaba bir adam olabilirim ama asla saygısız biri değilim. Anılara önem veririm," dedi tekrar avucundaki deftere bakarken. "Ona mı aitti? Annene?"

"Ve sana..." demek istedim o an. "Bize ait kardeşim! İkimize!" Başımı salladım sadece. Bevar ise sessizce ellerini defterin üstünde gezdirmeye devam etti.

Kısa bir an sonra, "Bilmiyordum... Onun bir günlüğü olduğunu bilmiyordum," dedim.

"Şanslı bir herif olduğunu sana daha önce de söyledim, değil mi?" dediğinde yerinden doğrulmadan uzattığı defteri aldım. "Böyle bir hatıraya sahip olmak için her şeyimi verebilirdim."

"Hatıralar her zaman güzel olmaz, Bevar. Bazıları can yakar, kanatır. Bu da öyle... Ondan bana kalan her şey öyle..."

"Ya kardeşin?" dedi zümrüt yeşili gözleri yüzümde gezinirken. "O da dâhil mi bu söylediklerine?"

Ardıma yaslanırken gözlerimi kaçırdım gözlerinden. O ise engel oldu.

"Kim olduğu ya da hangi adamın soyundan olduğu gerçekten önemli mi senin için? Onu sevebilmen için aynı anadan olmak yeterli değil mi?"

"Ben onu hep sevdim," dedim bu itirafı ona ilk kez yaparken. "Annemin karnında can bulduğu ilk an yetti onu sevmeme. Ama..."

"Ama? 'Ama'lar kalbe zararlıdır, Savaş Ağa! 'Ama'lar pişmanlıktır!"

"Benden beklediklerini biliyorsun. Genco'nun, Cihan'ın, Kenan'ın ve diğerlerinin... Onun yaşamasını kabul etmeyecekler."

"Doğru! Bu topraklarda hep güçlülerin dedikleri olur!" Önündeki boşluğa dikti gözlerini. "Her şeyi onlar bilir! Her şeyi..."

"Sen olsan... Sen olsan ne yapardın?" dedim bakışlarımı kalbimi hüzünle sarsan yüzüne bakarken. "Benim yerimde olsan..."

"Canım pahasına korurdum onu! Yedi Aşiret'ten, törelerden, ona biçilen kaderden..." Yüzüme çevirdiği bakışlarını gözlerime kenetledi. "Ama en önemlisi kendimden..."

"Kendimden mi? Neden böyle dedin?"

"Ona kalbinde tek bir koşulla yer ayırmışsın, Savaş Ağa! Eğer kardeşin o adamın kanını taşıyorsa onu asla tüm kalbinle sevip saramayacaksın. O sadece sana annenin bir emaneti olacak. Aynı onun gibi..." dedi avuçlarımla sardığım defteri gösterirken. "Ben senin yerinde olsam önce onu o olduğu için kabul ederdim. Babamız farklı veya aynı... Aynı ananın rahminde can bulduğumuz, hayat bulduğumuz için... Hiçbir şeyi, hiç kimseyi umursamadan ona 'kardeşim' derdim. Kardeşim... Ben olsam işte tam bunu yapardım."

Sözlerinin ardından yüreğim titreyerek yerimden doğruldum. "Bevar..." Ama sözlerim her tınısını işittiğim sesle kesildi.

"Kocamı bulup getireceksiniz bana! Hemen!"

"Rojda Hanım..."

Tüm oteli acı dolu bir haykırışla sarstı. "Hemen dedim size! O odada kan var, kan! Belki de kocamın kanına dokundum az önce ben!"

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Where stories live. Discover now