53. Bölüm

17.2K 1.4K 87
                                    

Savaş...

Hastaneden çıkıp, konağa geri döndüğümde Yedi Aşiret karşıladı bizi. Bir kolumun altında Bevar, diğer yanımda Rojda vardı. Hayatımdaki en değerli iki varlığım benimleydi. Diğer yarım halam ise dün benim ısrarımla İzmir'e dönmüştü. Onun bu yaşananlardan dolayı hamile hâliyle yıpranmasını istemiyordum.

Her zaman benden ayrılmamak için çabalayan halam, bu kez kardeşimden ayrılmakta zorlanmıştı. Onları kıskandığımı ima ettiğimde bana gülmüşlerdi. Oysa onları öyle birbirlerine sıkıca sarılmış gördüğümde sadece mutlu oluyordum.

Onları gördüğümde korkarak Bevar'a baktım. İrkilse de beni korkutmamak için sakin durmaya çalışıyordu. Yine de annemin izlerini taşıyan gözlerinden tüm hislerini anlayabiliyordum.

"Neden buradasınız?" dediğimde Genco öne çıktı.

"Seni üzmek için gelmedik, Savaş. Aksine sana bir hediye getirdik," dediğinde uzattığı zarfa baktım.

"Bu ne?"

"Aç da bak."

Önce Rojda yanımdan uzaklaştı. Genco ve diğer ağaların yanına geçti. Ardından Bevar yanımdan birer adım uzaklaştığında titreyen ellerimle zarfı açtım. Yıllar önce bu avluda açılan diğer zarf gibi içinde bir DNA testi çıktığında Genco, Mert, Yiğit, Toprak ve Kenan ağaların yüzlerine baktım tek tek. Hepsi rahat bir ifadeyle bana bakıyordu.

Zarfı yere atıp katlı duran kâğıdı açmaya başladım. Korkuyla dolu bir hâlde Bevar'a baktığımda, başıyla onay verip elimdeki kâğıda baktı.

"Sonuç ne olursa olsun," dediğinde Genco altta yer alan o önemli cümleyi henüz okumamıştım. "Mert Ağa'nın, Toprak Ağa'nın, Yiğit Ağa'nın, Mert Ağa'nın, Rojda Ağa'nın ve benim oyumla..." dediğinde hepsinin suratına tek tek baktım. Ardından gelen sözlerle bandajla sarılmış elim göğsüme kapandı. Bevar bana doğru atılıp kolumdan tuttu.

"Bevar için yıllar önce atalarımızın verdiği hüküm geçersiz kılındı, Savaş Ağa! Sancar Ağa'nın kanını taşısın ya da taşımasın onu herkes senin kardeşin olarak kabul etti. Tüm cihan da bu kararlarımızı duydu, bildi ve kabul etti." Sözlerinin ardından sırayla avludan çıkıp beni kardeşimle yalnız bıraktılar.

Başımı çevirip, Bevar'ın yüzüne baktığımda o da şaşkındı. "Ağabey?" dediğinde kendime geldim. Şaşkınlığının yerini endişe dolu bir bakış almıştı. "İyi misin?"

Gözlerim dolu dolu gülümsedim. Kolumu tutan eline dokundum. "Benim duyduklarımı sen de işittin, değil mi?" dediğimde başını salladı.

"Duydum, ağabey."

Başımı çevirip elimdeki kâğıda baktım. "Sonuç ne çıkarsa çıksın," dedim fısıldayarak. "Sen benim kardeşimsin! Bunu aklından hiç çıkarma, tamam mı?" dediğimde sessizce başını salladı. Sonuç ne olursa olsun onun yine acı çekeceğini biliyordum. Ama yapmak zorundaydım. Zarfı tutan elimi kavradı.

"Burada değil; onun, Sancar Kahraman'ın mezarında oku!" dediğinde şaşkındım. Fakat bu isteğini yok sayamazdım. Sessizce kabul ettim.

***

Sadece toprağa verildiği gün geldiğim yerde bu kez yanımda kardeşimle duruyordum. Yaram sızlasa da güçlü durmaya çalışsam da inlememe engel olamadım. Bevar fark ettiğinde, hemen kolumu tutup mezarın ucundaki mermere oturmamı sağladı. Geri çekildiğinde ona baktım. Onun adının yazıldığı mezar taşını izliyordu.

"Bevar..."

"Oku ağabey."

Yüzüme bakmıyordu. Avuçlarımda buruşan kâğıdı açıp, sonundaki cümleyi okumaya başladığımda sesim ıssız mezarlıkta yankı buldu.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang