35. Bölüm

29.8K 1.7K 94
                                    

Savaş...

Kollarımın arasındaydı. Yanımdaydı. Beni ardında bırakıp gitmemişti. Kalbim sıkışırken saçlarının kokusunu çektim ciğerlerime. Nefesimi onun kokusuna, tenine buladım. Öyle minik öyle uysaldı ki... Daha sıkı sarmaladım. Ta ki bizi birbirimizden ayıran o sesi duyana kadar...

Saçlarımın arasında gezinen parmakları durdu yavaşça. Ardından bedenim hareketsizleşti. Kollarımın arasında öylece kaldığını hissettiğimde başımı geriye çektim. Güzel yüzü, yüzüne düşen saçlarının arasında gizlendi. Belini saran ellerimden biriyle dokunup, tenine ulaşmaya çabalayacakken kesilen ses tekrar yankı buldu.

"Lanet olsun!" Dişlerimi sıkarak söylenirken uzaklaştı benden. Sıcaklığını hissedemeyen bedenim ayaza kesti. Kollarını bedenine sardığında ıslanan geceliğini fark ettim. Benim yüzümden olmuştu. Kaşlarımı çatarken kabinden çıkmaya çabalamasını izledim. Küçük ayakları kayıyordu. Bir yerine zarar gelmemesi için kolundan tutup kendime çevirdim. Önce ıslak saçları çarptı yüzüme. Ardından bedeninin kıvrımları sıcaklığımdaydı. Belini sarıp, gözlerine bakarak fısıldadım.

"Bacaklarını belime dola."

Şaşkınlıkla baktı. Daha fazla zamanımız olmadığı için belinden tutup kaldırdım. O an hızlıca bacaklarını belime doladı. Kollarımın arasında bedeni öyle küçük kalıyordu ki... Kucağımdayken orada öylece ayakta saatlerce kalabilirdim. Ellerimi kalçalarına kayırıp sıkıca kavradım. Kadınlığı sertliğimin biraz yukarısında olsa da canımı yakacak kadar hissedebiliyordum. Islak geceliğinden görünen göğüs uçları ve dolgun kısımları nefesimi kesiyordu. Orada, o anda ona sahip olmamak için güçlükle tuttum kendimi. Kollarını boynuma doladığında daha da açılan göğüsleriyle dişlerimi sıktım. Başımı çevirip önce kabinden ardından banyodan çıktım. Kenarda ışığı yanan telefonumu gördüğümde onu usulca bıraktım. Telefonu açıp, kulağıma dayadığımda karşımda durmuş, beni izliyordu. Nemli saçlarının arasından ürkek bir ifadeyle bana baktığını gördüğümde yüzüne dokundum sağ elimle.

"Umarım ısrarının önemli bir nedeni vardır, Ayaz!"

Öyle yumuşaktı ki... Parmaklarım yüzünde usulca gezinirken gözlerini gözlerime kenetledi. Bir bakışıyla nasıl kesebiliyordu nefesimi? Nasıl? Bunu hiçbir zaman çözemeyeceğimi biliyordum. Titreyişini hissettiğimde aramızdaki mesafeyi kapatmak için bir adım attım. Ta ki o sözleri işitene dek...

"Ağam, Beyaz Hanım şu anda Ejder Atabeyoğlu'nun topraklarında. Zelal Hanım'ın mezarının oraya taşındığını öğrenmiş. Yanında bir adam varmış. Adamlarımın tarifine göre adam Emin'e benziyormuş."

Buz kesti bedenim. Dakikalar önce aşk dolu olan kalbim, zehirle doldu. "Olamaz!" Sesimi ben bile duyamıyordum. Elim boşluğa düşerken gördüğüm suret artık Rojda'ya ait değildi. Günler önce gördüğüm siyah mezar taşı düştü zihnime. Topraktan oluşan küçük tepe... O adamın yıllar önce annemi arka avludaki lanet yere elinden çekerek götürüşü... Ve yıllar sonra gördüğüm nefret dolu bakışları...

Sendelerken Rojda'nın ufak çığlığını bile işitemedim. "Şimdi değil! Şimdi olmaz!" Elimden düşen telefonun çıkardığı tok ses, kapıdan heyecanla giren halamın adım sesleri... Hepsi birbirine karıştı. Bana hayat veren kadının zümrüt gözleri, günler önce varlığını öğrendiğim kardeşiminkilerle yer değiştirirken dizlerimin üzerine çöktüm.

Bunu yapamazdı. Bunu bana yapamazdı. Bunu benim canımı yakmak için yapmıyordu sadece. Beni yaşarken öldürmek istiyordu. Diri diri o toprağın altına koymak...

"Beyaz!" Öfkeyle haykırdığım isimle kolumu sıkıca kavrayan ve gözyaşlarıyla benim gibi diz çöken kadının irkildiğini fark edemedim. Kalbime kapadım elini. Nefes alamıyordum.

"Savaş!"

"Gitmem gerek..." Yerimden kalkmak için çabalarken, halamın başka biriyle konuşurken beni durdurmaya çalışmasını umursamadım.

"Savaş, bebeğim lütfen sakin ol! Neler oluyor, Rojda?"

"Bil... Bilmiyorum... Bir telefon geldi."

Yerimden güçlükle doğruldum. Puslu bir camın ardından etrafı görüyordum sanki. Ne uzattığım ellerim ne de taş kesilen bacaklarım bana aitti. Orada olmalıydım. Oraya gitmeliydim. O adamın orada olduğunu, o mezara dokunduğunu bilmek, ciğerlerimi soluksuz bırakıyordu.

"Bevar..."

Kardeşimin ismi dudaklarımdan güçlükle dökülürken onun oraya gitme olasılığıyla titredi tüm bedenim. Bevar'ın ve Emin'in karşı karşıya geldiği görüntü gözlerimin önüne düşerken koca bir karanlığa bıraktım kendimi.

***

Merhaba sevgili okurlarım,

İki yeni bölümle sizlerleyim.

Yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum.

Sevgilerimle... 

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Where stories live. Discover now