12. Bölüm

38.4K 2.3K 78
                                    

***

Merhaba sevgili okurlarım,

İki yeni bölümle sizlerleyim.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

***

Adını iki gün önce duyduğum, suretine henüz dün şahit olduğum adam sözlerimin ardından Barzan Ağa'nın odağındaki tek kişiydi. Avuçlarındaki test sonucunun yazılı olduğu beyaz kâğıdı gereksiz bir güçle kavramış, sessizce ona bakıyordu.

Peki ama neden? Etrafındaki onlarca adam dururken neden ona bakıyordu? Neden? Bu sorunun cevabını çözebilmek için kumral sakalların gölgelediği yabancı yüzde gezdirdim bakışlarımı. Her bir zerresinde ifadesizlik vardı. Yakışıklı olduğu kadar donuktu yüz hatları. Omuzlarında biten sarıyla karışık kumral, gür saçları bu topraklarda doğan insanlardan farklı kılıyordu. Avluyu kaplayan koca kalabalıkta seçilebilecek kadar nadir bir görünüşe sahipti. Bu düşüncelerle onu incelerken çatılı kaşlarının altında gizlenen gözleri benimkilere kenetlendi. Gözleri dün fark ettiğim gibi parlak bir yeşildi. Derin, hırçındı. Bir o kadar da tanıdık... Bedenimin ansızın buz kestiğini hissettim kısa bir an. Alazda kalmış gibi titredi içim. Sanki gözlerine daha fazla baksam, orada tanıdığım bir şeyleri bulabilecekmişim gibi hissettim bir an. Anlamsız ve gereğinden fazla karmaşık olan bu düşünceleri uzak tutmak ister gibi gözlerimi kıstığımda, daha fazla sorgulamama müsaade etmek istemezmiş gibi başını eğdi. İşte o kısacık anda artık emindim. Olmam gereken yerdeydim ben. Avucuma bırakılan koca yumağı çözmek için bir yol bulmuş olabilirdim. Barzan Uluhan'ın girdabına giriş biletim oydu. Karşımdaki bu genç adam, sadece sağkolu değildi. Yegâne günahlarının ve henüz gün yüzüne çıkmayan sırlarının da şahidiydi. Ne bildiğini ne kadarına şahitlik ettiğini öğrenmeliydim. Elbette bağlı olduğu ağasına öyle kolayca ihanet etmeyeceğini biliyordum. Ama her insanın olduğu gibi onun da bir zaafı olmalıydı. Bunu ona usulca yaklaşarak ve en önemlisi güvenini kazanarak öğrenecektim.

"Kardeşim," dediğimde avludaki sesler kesilirken Barzan Ağa bana döndü. Gözlerinin içine bakarak tek bir nefeste söyledim isteğimi. "Onu istiyorum!"

Şaşkın bir hâlde yüzüme bakmaya devam ettiği o anlarda kendini toparlamaya çalışmasını izledim. Onda hüküm süren diğer bir duygu ise beni avına yaklaşan bir avcı misali heyecanlandırıyordu. Korku, benliğinden buram buram yayılıyordu. Ona adım atmamak, yakasından tutup sarsmamak için güçlükle tuttum kendimi. Yapamazdım. Atacağım ufacık bir hatalı adım, beni aradığım hakikatten öteye savurabilirdi. Sakin kalmak, gücümü toplamak için derin bir nefes aldım. Havanın nemine tezat, kurumuş ciğerlerim derin bir sancıyla kavruldu.

"Onu bana getirene yüklü bir ödül vereceğim!"

Sözlerimin ardından Toprak Ağa, sinirli bir ses tonuyla seslendi. "Onu ne için bulmak istiyorsun, Savaş Ağa?"

Gülümsedim. Bakışlarım Barzan Ağa'da gezinirken rahat bir ifadeyle, "Öldürmek için... Kendi ellerimle canını almak için!" dedim.

Ardından karşımda dizilen altı adamın yüzüne baktım sırayla. "Babamın kanını taşımayan bir canı ne diye arayayım, ağalar?"

Sözlerimin ardından hepsinin rahat bir nefes aldığını gördüğümde yumruklarımı sıktım. Beklediğim her bir detay gerçekleşse de yüreğim bu durumu kabullenemiyordu yine de.

"Güzel. O hâlde tedbir almamızı gerektirecek bir durum yoktur, Savaş Ağa." Bu sözler Barzan Ağa'ya aitti. Yüzünde eğreti bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Aksini düşünmeniz beni üzdü, ağalar. Size henüz kendimi tam olarak tanıtamamışım demek." Dudaklarımdan firar eden sözler, yüzümde yıllardır edindiğim ifadesiz suret her biri bu adamların inanması için yeterliydi. Ancak beni gerçek anlamda tanıyan Oflaz için değildi. Çatık kaşlarıyla beni izliyor, sözlerime ve yaşananlara bir anlam vermeye çalışıyordu.

"Cenaze evini daha fazla meşgul etmek uygun değildir. Gidelim ağalar!" dedi Barzan Ağa.

Kaçıyordu. Benden ve en önemlisi duyma ihtimali olacak sözlerden uzaklaşmak istiyordu. Bunu aceleci tavırlarından ve ardına kayan bakışlarından anlayabiliyordum. Böyle yaparak benden kurtulabileceğini sanıyordu. Ama böyle bir ihtimalin olmadığını bu gece öğrenecekti.

Avludaki ve konağın etrafındaki aşiretimin insanları, hızla uzaklaşırken ağalar da birer birer kapıdan çıkıyordu. Yüzümde oluşan alaycı gülümsemeyle derin bir nefes aldım.

"Senin için endişelenmeli miyim Savaş?"

Yanımda duran Oflaz'a dönüp merakla baktım. "Neden böyle dedin şimdi?"

"Az önce öfkeden yumruklarını sıkıyordun. Şimdi ise gülüyorsun. Bunların normal bir tepki olmadığını söylemek zorundayım, dostum."

Çatık kaşlarına ve endişeli sözlerine gülümsedim. Kapıdan çıkan son adamları işaret ettim. "Birazdan olacakları düşünüyordum, Oflaz."

"Ne olacak ki?"

"Bu adamlar konaktan birkaç metre uzaklaştıktan sonra tekrar bir araya gelecek ve burada yaşananların toplantısını yapacaklar." O an, kapıdan çıkan son kişi Barzan Ağa'nın ardından Bevar da gözden kayboldu.

"Bunu da nereden çıkardın?" Yüzünü bana dönmüş, sözlerime bir anlam vermeye çalışıyor gibi görünüyordu.

"Bana güvenmiyorlardı, Oflaz. Elbette daha dün tanıdıkları bir adama aksini hissetmelerini kimse bekleyemez." O an uzaklaşan arabaların sesini işittim. Gülümsemem silinirken ona döndüm.

Sözlerimin ardından başını eğip kısa bir an düşündü. Ardından ellerini yüzünde gezdirip yeşil gözlerini tekrar yüzüme çevirdi. "Peki, senin dediğin gibiyse neden toplanacaklar?"

"Benim sözüm onlar için yeterli değil. Bu yüzden kardeşimi benden önce bulmak isteyecekler. Bunun için de iyi bir plan yapmaları gerek."

"Savaş?" dediğinde merakla yüzüne baktım. "Ona zarar vermeyeceklerine nasıl emin olacağız? Bizden önce bulurlarsa eğer..."

"Yapamayacaklar! Onu bana canlı getirmek zorundalar artık!" dedim kendimden emin bir ifadeyle. "Az önce tam burada..." derken olduğum noktayı işaret ettim. "Kardeşimi kendi ellerimle öldüreceğime dair yemin edişim bunun içindi, Oflaz. Aşiretimin önünde bu yüzden söz verdim."

"Peki ya bulunca? O zaman herkes senden sözünü tutmanı isteyecek!"

"Onlara babamın kanını taşımayan kardeşimi bulduğum zaman öldüreceğimi söyledim, Oflaz." Dudaklarının aralandığını gördüğümde, elimi kaldırıp durdurdum. "Ne söyleyeceğini biliyorum. O ihtimalin olmaması için dua etmekten başka çarem yok. Eğer benim kardeşim değilse onu bu konaktan bir kez daha canlı çıkaramamaktan korkuyorum."

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن