52. Bölüm

16K 1.3K 63
                                    

Savaş...

Gerçek olamazdı. Duymayı istediğim ses bir hayalden ibaret olmalıydı. Korkarak başımı çevirdiğimde oradaydı. Uzamış sakalları, karışmış saçları, üzerindeki yer yer yırtılmış tişörtüyle karşımdaydı. Gelmişti. Benim yanıma gelmişti. Gitmesine izin verdiğim anda kurtulsa dahi dönmeyeceğini düşünmüştüm. Öyle olmasını istemiştim aslında. Yaşaması için ona hasret kalmaya razıydı gönlüm.

Elleri önünde kenetli bana bakıyordu. Yüzünde her zamanki o alaycı gülümsemesi vardı. Gözleri kısılmış, alnına düşen perçemleri yüzünü gölgelemişti.

Yerimden doğrulduğumda, daha fazlası için gücüm olmadığında sadece oturabildim. Sırtımı yastığa dayadığımda Rojda geri çekildi. Elimi uzattım. Tutmayacağından korksam da yapmadı. Yanıma oturup, beni kendine çekerek sarıldı.

"Özür dilerim, ağabey."

Kolumun izin verdiği kadarıyla sarıldım. "Dileme. Senin bir suçun yok."

"Var." Kendini geri çekip yüzüme baktı. "Ben öyle büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ki... Annemin o olduğunu öğrendiğimde, hayatımın nedeninin sadece bir günah olduğunu anladığımda inkâr edersem, seni yok sayarsam belki değiştirebilirim diye düşündüm. Ama sen o gün orada kendini benim için feda ettiğinde, kanlar içindeyken bile beni kurtarmaya çalıştığında anladım. Hata yapmıştım. Ne olursa olsun sen benim ağabeyimdin. Benim gibi onların günahının bedelini ödemiştin sadece ve benim senden başka kimsem yoktu."

Elimi uzatıp sakallarının kapadığı tenine dokundum. "Seni çok aradım ben. Her yere, herkese seni sordum. Ne mal mülk ne Yedi Aşiret ne de kimin kanını taşıdığın umurumdaydı. Tek istediğim seni bulmaktı. Bu yüzden geri döndüm. Buraya gelirsem seni sakladıkları yerden bulup kurtarabilirim sandım. Buldum da. Ama bu kez senin için senden uzak durmak zorunda kaldım. Barzan Ağa seni onun yüzünden işlediğin suçlar için hapse attırmakla tehdit etti. Bu yüzden beklemek zorunda kaldım. Seni bana getirmesi için plan yaparken Barzan Ağa geberip gitti. Sonra o adamın, Emin'in yaşadığını öğrendim. Eğer planladığımdan önce seni öğrenirse sana zarar vermesinden korktum. Ama engel olamadım. Her şey o kadar hızlı oldu ki... Seni koruyamadım. Senin üzülmene, acı çekmene engel olamadım. Özür dilerim, kardeşim. Özür dilerim. Geç kaldığım için, senin benden uzakta yapayalnız büyümene engel olamadığım için özür dilerim."

"Özür dileme! Sen benim bu hayatta sahip olmak istediğim tek ağabeysin. Yaşananlara şahit oldun. Sen de çok acı çektin. Ama iyi ki vazgeçmedin benden. İyi ki buldun beni."

"Ben daha beş yaşındayken seni bulmadan ölmemeye yemin ettim!" Ensesini tutup başını çektim. Sıkıca sarıldım. "Ah Bevar! Öyle çok istedim ki kardeşim deyip seni sarmayı! Öyle çok bekledim ki..."

Kollarını bana sarıp, karşılık verdiğinde hep duymayı beklediğim o sözü söyledi. "Ağabey!"

Rojda...

Onları odada bıraktıktan sonra asansöre yöneldim. İki alt kata inmek için düğmeye bastım. Birkaç adım önce el ele olan anne ve küçük kızı gördüğümde hissettiğim heyecan katlandı. Başını bana çevirip, göğsüne yasladığı bebeğiyle gülümseyen küçük kıza aynı şekilde karşılık verdim. O an elim istemsizce karnıma giderken bu anın hayaliyle sarmalandı bedenim.

Günler önce aklıma düşen ihtimal gerçek olabilir miydi? Eğer öyleyse aksini düşünmeden kabul edecektim bana bahşedileni. Savaş'ın bebeğini, ona ait bir parçayı taşıyor olmak bile kalbimi durdurmaya yetecek kadar heyecanlandırıyordu beni.

Bir kızım olmasını istiyordum. Savaş'ımın gözlerini taşıyacak, ilk aşkı babası olacak güzeller güzeli bir kızım... Gerçek olursa bu düş, onu kucağıma alabilirsem eğer benim yaşayamadıklarımı onun yaşayabilmesi için elimden geleni yapacaktım. Anne diyerek bana koştuğu her vakit kollarımla sarmalayacaktım küçük bedenini. Saçlarının her tutamını okşayarak tarayacak, küçük çiçeklerle bezeyecektim. Geceleri onun kadar güzel prenseslerle dolu masallar anlatacaktım. Her daim yanında, elini uzattığı anda kollarıma alabileceğim kadar yakınında olacaktım.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin