38. Bölüm

32.3K 1.9K 149
                                    

Savaş...

Kokusu... Adım seslerinden önce küçük bedeninin bana gelişini müjdeleyen bir tılsımdı. Konağın avlusunda, henüz annesine veda eden o küçük çocuk değilken, mutluyken hatırladığım baharın kokusuydu. Henüz yara almamış, ailesini kaybetmenin eşiğine dahi yaklaşmamış zamanlarımın izini taşıyordu sanki. Teninden bana usul usul sızarken, her seferinde gözlerimi kapatarak daha çok, daha fazla içime çekmemek için soğuk mermer tırabzanı kavradı parmaklarım. Sözlerini işitene dek...

"Sana annenin emanetini getirdim, Savaş."

Öyle manasız, öylesine karmaşıktı ki duyduklarım... Yanıldığımı sandım. Etrafımızı saran yaz melteminin fısıltısı diye düşündüm. Zihnimin bana oynadığı küçük bir oyun sandım. Ardından gelen koca bir sessizlik ise yanıldığımı kendime ispat etmek için ardıma dönmeme neden oldu.

Oradaydı. Küçük bedeninin aramızdaki birkaç adım mesafeye rağmen titrediğini görebiliyordum. Savrulan gece karası saçları yüzüne değiyor ve ansızın uçup ardına savruluyordu. Gözleri kızarmış, kirpikleri ıslanmıştı. Bakışlarımı teninde gezdirirken fark ettiğim kırmızı, eskimiş deri kaplı defter irkilmeme neden oldu. Ardımdaki mermere dokunmak için geriye uzattım elimi. Güzel yüzüne bakarken, "Rojda..." dedim sadece.

"Günler önce konaktaki tadilat sırasında o odada buldum bu defteri. Senin odanda... Ahşap bir çıkıntının ardına gizlenmişti." İki adımla karşımda durdu. "Kime ait olduğunu anlamak için ilk iki sayfasını okudum." Bir adım daha atıp deftere bakmam için uzattı. "Bu defter annene ait, Savaş. İçindeki her satırı o yazmış. Bir günlük gibi..."

Uzattığı deftere bakarken bütün benliğim ayaza kesildi. Her bir zerrem buz kesti. Gözlerimin önünde onun güzel yüzü, gülüşü, geceyi kıskandıran saçları can buldu. Ve onu son kez gördüğüm o an geldi gözlerimin önüne. Karnında kardeşim, üzerinde kire bulanmış elbisesi... Babamın önünde dizlerinin üzerine çökmüş hâli... Her biri pusların ardında yok oldu ve ben irkilerek kendime geldim. Ne zaman uzattığımı bilmediğim ellerimin arasında hissettiğim varlığıyla deftere baktım tekrar. Sağ elimin parmakları yer yer soyulmuş derinin üzerinde usulca hareket ederken, "Neden? Neden şimdi?" diye sordum.

"Yapamadım. Biliyorum bulduğum an sana getirmem gerekirdi ama..."

"Benden kurtulmak için gizledin!" Zihnime doluşan düşünceler bütün benliğimi öfkeye bularken güzel yüzüne baktım. "Bu evliliği hiç istemedin sen! Benden kaçış yolu olarak mı seçtin kendine?" Küçük biçimli çenesini kavrayıp yüzünü kendi yüzüme doğru kaldırdım. "Söyle! Bugün sana gidebileceğini söylediğimde gitmemenin nedeni de bu defter miydi? Bana acıdın mı yoksa?"

"Hayır, Savaş!" Çenesini kavrayan parmaklarıma sardı ellerini. "Sana vermek istedim! Ama..."

"Sus!" dedim dişlerimi sıkarken. "Bunun affı yok, Rojda! Bu defter gerçekten anneme aitse..." Çenesini bırakıp elimi çektiğimde sendeledi. Belini kavramak için uzanan elimi yumruk yapıp sıktım. "Senden başka kim gördü bu defteri?"

Kara gözlerini kaçırırken fısıldadı. "Sadece ben..."

"Kimse bilmeyecek!" dedim elimdeki defteri kavrarken. "Kimsenin haberi olmayacak bu defterden! Umarım bu kadarını benim için yapabilirsin!"

Odaya girip dışarı çıkacağım sırada kolumu kavrayan elleri durmama neden oldu.

"Nereye gidiyorsun, Savaş?"

"Bilmiyorum!" dedim sadece.

Odadan çıkarken odanın sessizliğine karışan fısıltısını duysam da geri dönmedim.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Where stories live. Discover now