54. Bölüm

16.3K 1.4K 93
                                    

***

Konağa geri döndüğümüzden beri Rojda iyi değildi. Gözleri sürekli dalıyordu. Eskisi gibi konuşmuyordu. Sadece atı Ayabakan ile dolaşmaya çıktıkları zaman mutlu olduğunu görüyordum.

Ona dokunmama izin vermiyordu. Yaklaştığım anda kendini geri çekiyordu. Yorgun olduğunu, kendini iyi hissetmediğini söylüyordu. Sanki benden kaçıyordu.

Yine bir gece yanımda uzanırken, ona dokunduğumda irkildi. Bu hâli karşısında sakinliğimi yitirdim. Yataktan kalktığını gördüğümde, "Neler oluyor, Rojda?" diye bağırdığımda irkildi.

"Bir şey yok, Savaş."

Gözleri yüzüme değmeden, uzaklaşmak için kalktığında hızlıca yataktan kalktım. Göğsümde iyileşmek üzere olan yaramın sızlayışını umursamadım.

"İnkâr etme! Sana dokunmama bile tahammül edemiyorsun. Günlerdir seninle sevişmedik. Doğru dürüst konuşamıyoruz bile. Bir şey var ve sen benden yine gizliyorsun." Suskunluğu karşısında daha da katmerlendi öfkem. Ellerimi savurup bu kez tüm konağın işitebileceği kadar yüksek bir sesle haykırdım. "Gözlerimin içine bak!"

"Kendimi iyi hissetmiyorum, Savaş. Bana sadece biraz zaman ver! Lütfen..."

Omzunun ardından bana baktı.

"Bir haftadan uzun bir zaman oldu. Daha ne kadar zaman istiyorsun, Rojda? Beni istemiyorsan şimdi söyle! Bu evlilikten vazgeçtiysen bilmek hakkım!"

"Ne?" dedi şaşkın bir ifadeyle bana dönerken.

"Bu konağa döndüğümüzden beri uzaksın benden. Kaçıyorsun bizden. Burada zorla kalıyormuşsun gibi davranıyorsun. Benim olmadan önceki hâlinden daha da uzaksın."

"Savaş..."

"Bizi istemiyorsun!" dedim gözlerindeki o yabancıya bakıp. "Bizden vazgeçmişsin sen!"

"Hayır!" dediğinde duymazdan geldim. Gözlerine dolan yaşları yok sayıp ardıma döndüm.

"Seni artık zorla hayatımda tutamam. Benden, bizden gitmek istiyorsan karşında durmam."

"Hayır, asla gitmem!"

Aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarını sardım. Küçük bedenini sarsarken bağırdım.

"Lanet olsun! Neden böylesin o zaman? Neden mutlu değilsin benim yanımda?"

"Çünkü asla anne olamayacağım! Sana bir çocuk veremeyeceğim! Asla o masada oturup çocuklarımızla birlikte yemekler yiyemeyeceğiz! Bir ailemiz olamayacak!"

Gözyaşları içinde ağlayarak söylediği sözlerle dondum. Parmaklarım hissizleşti. Gözlerim görmez oldu ansızın. Sözleri dönüp dolaşırken algılamaya çalıştım.

"Bu yüzden uzak duruyorum işte senden." Yüzüme dokunan ellerin sıcaklığıyla kendime geldim.

"Bu yüzden dokunamıyorum sana. Çünkü kıyamıyorum. Seni öyle çok seviyorum ki... Kendimle birlikte böyle bir yoksunluğa mahkûm edemem seni."

Aralanan dudaklarımı örttü elleriyle. "Sorma bir şey bana, Savaş. Sorma. Anlatmaya mecalim yok." Hıçkırıklarla sarsıldı bedeni. "Boşanmamıza izin vermezler ama... Ayrılmalıyız. Sen, sana çocuk verebilecek bir kadını almalısın hayatına. Kocaman bir ailen olmasını sağlayabilecek bir kadın... Seni çok mutlu edecek bir kadın... Ben... Ben sana hiç mutluluk getirmedim. Sadece acı verdim sa..."

Rojda'yı hızla kendime çekip, dudaklarına kapanarak sözlerini kestim. Durumumuzu fark ettiğinde ağlayarak çırpınmaya başlasa da onu bırakmaya niyetim yoktu. Beline sardım kollarımı. Bedenlerimizi birbirine yasladım. Kısa bir süre sonra geri çekilip, dudaklarını dudaklarından ayırmadan fısıldadım.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Where stories live. Discover now