34. Bölüm

31.9K 1.8K 86
                                    

Öyle güzeldi ki... Hafif ıslak saçları esen meltemle uçuşuyordu. Üzerindeki gecelik her kıpırdanışıyla vücudunda süzülüyordu. Nefes kesiciydi ve ben bu kadına daha ne kadar çok âşık olabileceğimi bilmiyordum.

Benimdi. Parmağındaki yüzükle onun bana ait olma düşüncesi kalbimi sıkıştırırken kalbine henüz erişememiş olma düşüncesi kahrediyordu beni. Bugün kıskançlıkla kararan minik yüzünü hatırladığımda gülümsedim. Beni kıskanmıştı. Ve bu aşkım için sarılabilecek öyle büyük bir umuttu ki... Pervasızca tutunmaktan başka çarem yoktu.

"Ay!"

Sevdiğimin sesiyle hızlıca ona doğru adım attım. Düşmek üzere olan minik bedenini kavrayıp havaya kaldırdım. Kendime çekip yüzünü sardım. "İyi misin güzelim?"

Aldığı soluklar dudaklarıma çarpıyordu. Bu öyle kışkırtıcıydı ki! Dokunmak için çırpınan ellerim, ondan ayrılmamak için daha sıkı sararken dudaklarım titriyordu sanki. Gülkurusu dudaklarına kapanmamak için direnmeye çalışıyordum.

"Ben iyiyim! Düşecektim ama... Sen kurtardın..."

Gülümsedim. "Düşmene asla izin vermem! Asla!"

Gözlerini gözlerimden ayırmadan belini sardığım sol koluma daha çok sokuldu. Çok kısa bir süre sonra bulunduğumuz durumun farkına varıp hızlıca benden ayrılacağını biliyordum. Yanıltmadı. İki adım geriye çekilirken, alaycı gülümsememi göstermemek için başımı eğip ensemde gezdirdim ellerimi.

"Gelebildiniz demek, Savaş Ağa! Ben bu gece otelde kalırsınız diye düşünmeye başlamıştım."

Başımı kaldırıp güzel yüzüne baktım. Biçimli kaşları çatılmış, dudakları büzülmüştü. Büyüsünden sıyrılabilmek için bir nefes almaya çalıştım. Ona bakınca her şeyi unutabilmek ne kadar kolaydı böyle. "Gelmemi isteyen sen değil miydin?" dedim tek kaşımı kaldırırken. Küçük bir oyun oynamaya karar verdim. Tepkisini görebilmek için delice bir heyecan duymaya başladım. "İstersen gidebilirim?" Sözlerimin ardından bakışlarımı çekip ardıma döndüm. Birkaç adım atıp, odaya girdiğimde kolumdaki sıcaklıkla duraksadım. İnce parmakları tüm gücüyle sarmalamıştı. Yüzümde oluşan tebessümle bekledim.

"Savaş?

Sözleri miydi soluğumu kesen yoksa tenime değen elleri miydi? Âşık olduğum kadın gitme diyordu. Nasıl gidebilirdim? O bana böyle yaklaşırken nasıl ondan uzağa gidebilirdim? Kör müydü bu kadın? Ona tutkun olduğumu görememesinin nedeni başka ne olabilirdi ki? Ya da... Aklıma gelen ihtimal keskin bir bıçak gibi saplandı yüreğime. Önce kolumu saran parmaklarını kavradım. Titrediğini hissettiğimde ardıma döndüm. "Rojda..."

Kara gözlerini gözlerimden kaçırırken dişlerini sıktığını fark ettim. Ardından buram buram öfke barındıran sesini işittim. "O kadına mı gideceksin?"

"Ne?" dedim şaşkınlıkla yüzüne bakarken. "Hangi kadın?"

Avuçlarımdaki elini çekip burnunu dikti havaya. Ellerini göğsünde kavuştururken bana sunduğu güzelliklerin farkında değildi. Geceliğinin kumaşı aşağıya doğru kaymıştı. Dolgun göğüslerinin baş döndürücü dolgunluklarını bana sunuyordu bilmeden.

"O işte! Bade..."

"Rojda..." dedim uzanıp dokunmaya çalışırken. Geri adım atıp aramızdaki mesafeyi arttırdı.

"Haftalar önce gazetede görmüştüm sizi. Ne diyorlardı?" dedi çenesinin altına sağ elini koyup. "Ah hatırladım! 'Denizlerin Prensi'nin Kalbi, Esmer Güzeli'nin...' Kocaman bir de fotoğraf vardı. Sen ve o kadın! O gece inkâr etmedin. Çünkü doğruydu."

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin