10. Bölüm

39K 2.1K 69
                                    

Sevgili okurlarım,

İki yeni bölüm sizlerle...

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. 


****

Savaş...

Teklifimi çaresizce kabul edip önce ellerini tenimden, ardından benliğini benden kopardı. Hızlıca ardına döndüğünde, saçları yine savrulup rüzgârına mahkûm etti beni. Tam adımını attığında boynundan süzülen fuları fark ettim ve tek bir adımda yakaladım. Avuçlarımda sarıp, ona doğru adım attığımda çoktan arabaya binmişti.

Elimde tuttuğum fuları gülümseyerek izledim. Kokusunu hatırlamak, zihnime hapsetmek için usulca içime çektim. Gözlerimi sıkıca kapattığımda onun yüzü belirdi tekrar karşımda. Habersizce bana bıraktığı bu küçük kumaş parçasının karşılığında yaralı yüreğimi aldığını bilmiyordu.

Ağaların ardından boş kalan avluda sadece Ayaz, Oflaz ve ben kalmıştık. Misafirlerin köy yolundaki çiftlik evine gönderilmesini ve orada misafir edilmesini istemiştim. Nedeni aşikârdı. Bu gece, bu konakta yabancı bir yüze tahammül edemeyeceğimi biliyordum. Uyuyamayacağımı bildiğim gibi... Avlunun ortasına yerleştirilen masada soğumaya yüz tutan kahve dolu fincandaki bakışlarımı karşımda dikilen iki adama çevirdim.

"Oflaz, halam nerede?"

Sıkıntılı olduğunu yüzünün kasılan ifadesinden ve gözlerinin altındaki ufak çukurlardan fark etmiştim. Bir sorun vardı. Ama nedenini sormadım. Zira sorsam bile onun kolayca çözülüp dile dökmeyeceğini de biliyordum.

"Odalardan birine yerleşti, dinleniyor."

Kısa bir an bekleyip başımı salladım. "Sen de yanına git o hâlde. Bu konakta yalnız kalmasını istemiyorum. Hem sen de dinlensen iyi olur. Yarın miras ve ağalığın devri yapılacak."

Sağ elini ensesinde gezdirdi. "Biliyorum. Sen ne yapacaksın?"

Alaylı bir şekilde gülümsedim. "Burada uyuyamam."

"Yanında kalabilirim," dediğinde itiraz ettim.

"Halamın benden daha çok sana ihtiyacı var. Hadi git."

Normalde heyecanla karşılayacağı bu sözler karşısındaki sakin tepkisi, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu bana ispatlamıştı.

"İyi geceler," deyip merdivenlere yöneldiğinde düşünceli bir şekilde ardından baktım.

"Ağam, iyi değilsin!"

Karşımda dikilen Ayaz'ın sözleriyle başımı çevirip gecenin pusunda güçlükle seçilen yüzüne baktım. "Daha iyi olmuştum, Ayaz..." Yerimde kıpırdandığımda, ceketimin içinde varlığını hissettiren ipek kumaşı çekip aldım usulca. Ateş rengini avucumda sardım. Yüzümde yer eden gülümsemeye engel olamadım. Olmak istemedim aslında.

"Kim bu Kurt Aşireti?" dedim merakla. Bakışlarımı fulardan ayırmadan bekledim.

"Barzan Ağa'nın annesi Beyaz Hanım'ın babasının aşireti. Oldukça güçlü ve servetleri de sizin kadar olmasa da büyük. Aşiretin reisi Beyaz Hanım'ın kardeşi Derviş Ağa'dır. Derviş Ağa'nın da tek bir çocuğu var: Rojda Kurt."

"Peki, neden bugün aşiret adına Rojda geldi?" dedim merakla. İsmi dudaklarımdan çıktığında hiç yabancı hissetmiyordum.

"Sizin ve Yedi Aşiret ağalarının topraklarına Kurt Aşireti ailesinden biri giremez, Ağam. Yasak."

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Where stories live. Discover now