3-AŞK'a İNANırmısın?

1.4K 294 57
                                    

***Yakıcıydı bu adam. Herkes uykusundayken Hüzün siyah bir nöbetteydi. Hayat hayal ettiğin kadar ötedeydi. Bazen dokunacak kadar yakın bazense çok uzak. Ne çıkarsa kısmetineydi insanın. Farkında olmadan aşkın ilk haline tutulmuştu bile. Şarkılarda kalbinde kıvılcımlanmaya yüz tutmuş ateşe kor oluyordu. Tutuşuyordu yavaş yavaş ama artık çok geçti.***  

Ertesi gün içindeki meraka yenik düşüp, radyoya postaladı mektubu. Tabi ki ismini ve adresini yazmadan gitti mektup. Mektubunu okuduğu bu kızı merak edecek miydi? Yoksa sıradan, övgülerin havada uçuştuğu diğerlerinin yanına mı bırakacaktı?

Mektup gittiğinden beri akrep ile yelkovan sanki oldukları yere çakılmışlardı.
Gideli neredeyse bir hafta olmuştu. Hüzün her gece sırf yazdığı sözleri Siyah'ın ağzından dinlemek için radyoyu açıyordu. Belki de kendine söylediği büyük bir bahaneydi. Ama bir türlü okumuyordu. Bu kadar sabırlı kızı bile sabırsız biri haline getirmişti.

Günlerdir içini kemiren duygu karmaşasıyla boğuşmak zordu. Acaba yanlış mı yolladım diye düşünmeye başladı. Eline mi ulaşmadı? Çok mu yoğun acaba beyefendi. Sonra aklına bir ihtimal daha geldi! Belkide okumaya değer bulmamıştı?

Bir anda çok sinirlendi tanımadığı, olanlardan hiç haberi olmayan bu adama. Aynanın karşısına geçip. "Sen kimsin benim mektubu mu okumuyorsun? Ne sanıyorsun sen kendini? Cevap ver bana. Veremiyorsun dimi veremezsin. Ben senin bildiğin kızlara benzemem. "

Tüm bu olanları kapı eşiğinden izleyen Fatma hanım, şaşkın şaşkın kızına bakıyordu. "Yok sen iyice delirdin. Artık aynalarla mı konuşuyorsun? Allah'ım bu kız akıllanacağına iyice garipleşiyor" diyerek Hüzün'ü kendine getirdi.

"Niye öyle diyorsun anacığım. Kendimle sohbet ediyordum. Kızıyordum ona seni üzmesin diye. Hem sen arada kafanı dinle demez misin ? Dinliyorum bende."

Anne, kız gülmeye başladı. Hüzün ahtapot kollarını annesinin boynuna dolayıp, öpücükler kondururken, Fatma hanım çoktan gülmeye teslim etmişti kendini. "Dur kızım" diye bildi zor zar. "Semayı gördüm dün akşam. Günlerdir Hüzün bize hiç uğramadı. Çok kızgınım ona haberi olsun dedi."

"Ben onun gönlünü alırım anneciğim. Hele şu final sınavları bitsin, tatilde Uğrarım bir ara. Zaten bir yere mi çıktım, ancak ders çalışıp uyudum." Dedi Hüzün.

Annesi usulca kapıyı kapatıp çıktı. Sema Hüzün'ün en yakın arkadaşıydı. Aynı mahallede doğup, büyümüştüler. Kimseye ihtiyaçları olmamıştı. Sema okumak istememiş, ev kızlığına terfi etmişti. Çıtı pıtı, hafif balık etli, elma yanaklı, kiraz dudaklı bir kızdı. Anlatılacakları hiç bitmezdi. Hüzün'le bir araya geldiler mi bıraksalar sabaha kadar konuşurdu. Arkadaş değil kardeşti Sema onun için.

Demin ki hali aklına gelince kıkırdadı Hüzün. Kendini divanın üzerine bırakıp, bu defada yukarıdaki tahtalarla konuşmaya başladı.
" Yeter artık! Bu bekleyiş beni öldürecek. Final sınavlarından çok kurcalıyordu kafasını. Bu gece son kez dinleyeceğim! Eğer yine okumazsa mektubu mu bir daha dinlemeyeceğim. O daha benim inadı mı bilmiyor. Gerçi neyimi biliyor ki poffff..."

Kafasını fazla takmıştı bu işe. Gerek var mıydı bu kadar strese. Her şey bu gece son bulacaktı.
Biraz daha sınav notlarını gözden geçirdi. Yorgunluğunu hissedince, soba ateşinde ağır ağır pişirdiği kahveleri alıp, annesiyle koyu bir sohbete daldı.

Yemek sonrası annesi yine şekerleme yaparken oda televizyon seyretti. Bir gözü; sesiyle odada ki sessizliği bölmeyi seven saatteydi. Anneciğinin üzerini örttü, ışığı kapatıp odasına geçti. Bir süre ders çalıştı. Bunlar son zamanlardı ve çok önemliydi.

HÜZNÜ SİYAHWhere stories live. Discover now