8. Beklemek

984 249 13
                                    

***"Ey adam söylenecek sözlerimin sözlükte ki karşılığı. Açıp yüreğimi, her gün bir sayfa koparıyorsun. Tükenmekten değil korkum sana yetememektendir. Ey adam sen söyle hasta mıyım, yasta mıyım. Susma fısılda sesinden dolup taşmış kulağıma. Belki sevmeyi öğrenmek için yardımın gerek... HÜZÜN"

Yazdığı yazıyı tekrar okumadı. Düzeltmek, pişman olmak istemiyordu. İçinden geçeni dökmüştü bir kağıda. Islanmıştı kağıt sözleriyle. Mutluydu gerisini düşünmek bile istemedi. Uykunun kollarına bıraktı kendini.***

Günler hızla akmaktaydı. Aşk günleri bile hızlandırıyordu. Sema'nın nişanı vardı ertesi gün. Günlerdir temizlik yapılıyordu. Hüzün de okuldan fırsat buldukça onlara yardım ediyordu. O gece geç vakitlere kadar dolmalar, börekler sarıldı, Kıyafetler hazırlandı? Eve geldiklerinde saat gece yarısını geçmişti. Anne, kız yorgunluktan konuşmadılar bile. Sabah onları daha yorucu bir gün bekliyordu.

 Hüzün daha kıyafet bile hazırlamamıştı ve bu yorgunlukla bu işi şuan yapamayacağına karar verdi. Yatağına uzandı her yanı sızlıyordu. Bu gece Siyah'ıda dinleyememişti ve yarın gecede dinleyemeyecekti. Bunu düşünmek içini bunaltıyordu ama Sema'yı böyle bir günde yalnız bırakacak  değildi. Hem de hiç tanımadığı bir adam için.

Mektuplaşmalar başlamıştı Siyah'la arasında. Bu açığı yazarak kapatmayı düşündü. Mektup aşkı denilen şey varsa tam olarak onu yaşıyorlardı.

Meraktan ölüyordu Hüzün, onun hakkında bir şeyler öğrenme arzusu içerisini kemiriyordu. Ama bir türlü sormaya cesaret edemiyordu. Son yazdıklarına cevabını bekliyordu sabırsızlıkla. Belki o zaman dayanamaz sorardı bir şeyler.   

Sabah bir gürültü ve üzerinde bir ağırlıkla uyandı Hüzün. Sabahın köründe kapıya dayanan Sema odaya dalıp, Hüzün'ün üzerine atmıştı kendini. Hüzün çığlık atıyordu.

" Kızım seni nişana değil parka götürmek lazım. Çocuksun sen hemde deli bir çocuk." Hüzün'ün bu sözlerine kahkaha ve gıdıklama ile cevap verdi Sema. Yatakta boğuşmalarını keyifle seyrediyordu Fatma hanım.

Fatma hanımın " Seneye çok arasınız bu hallerinizi" lafıyla iki kızın eğlencesi garip bir hüzne dönüştü.

Sema toparlayıp kendini "hadi kalk saçlarımı saralım akşama kadar ancak olur" dedi. Hüzün Sema'nın saçlarını sarmaya koyuldu. 

Fatma hanımın sobanın üzerine koyduğu ekmeklerin kokusu dolaşıyordu odada. İşleri biter bitmez kuruldular masaya. Keyifle güzel bir kahvaltı yapıp Sema'ların evine geçtiler.

Akşam üzeri iki kızda hazırdı. Sema'nın lüle lüle saçları yarıdan toplanmış, gözlerinde simsiyah sürmeler, al yanakları, pembe dudaklarıyla çok tatlıydı. 

Hüzün'ünde güzelliği gözden kaçmazdı. Siyah omuzları hafif açıkta bırakan, dizlerine kadar elbisesi. Tepeden sıkıca toplanıp topuz yapılmış saçları, siyah sürmeleriyle çok hoştu.

Misafirler gelmeye başladığın da onları bahçe kapısında Hüzün karşıladı. Büyüklerin ardından gençlerle selamlaşıp içeriye buyur etti. Bahçedeki kuzine sobası da yakılmış, etrafına sandalyeler koyulmuştu. 

Kadınlar bir odaya erkekler diğer odaya geçiyorlardı. Gençler dışarıdaki sobanın başını mesken tutmuştu bile. Son arabada sokağın başında yerini aldı. İçinden önce Ahmet indi. Arka kapıdan annesi, babası ve şoför koltuğundan da Metin indi. 

Metin'in de damat beyden bir farkı yoktu. Hüzün kayın validenin ve kayın pederin elini öptü. "Hoş geldiniz" diyerek buyur etti. 

Arkasından Ahmet'le selamlaştılar. "Karşılama sana mı düştü baldız" dedi Ahmet. Hüzün baldız kelimesine yabancı kalsa da kocaman gülümsedi.

HÜZNÜ SİYAHWhere stories live. Discover now