(İkinci Şans) Ara bölümlerden

605 55 66
                                    

Merhaba arkadaşlar kitabı düzenliyorum ve son bölümleri yazıyorum. Çok az bir yeri kaldı. Sizlerlede aradan birşeyler paylaşmadan duramıyorum. Azcık ip ucu 😊😉

Sabahtan beri pencere kenarında bekleyen Fatma hanım onları görür görmez koşarak indi merdivenlerden. Önce kızını, sonra Semayı sıkıca kucakladı. Ardından Ali öğretmen'e hoşgeldin dedi.

Tüm içtenliğiyle elini öptü Fatma hanımın Ali öğretmen.

Fatma hanım oldukça yakışıklı bu adamı, ilk görüşte beğenmişti.

"Bizi içeri almayacak mısın anne?" Dedi sırıtarak Hüzün.

"Eşyalarınızı bırakın doğru Hasan amcanlara adamlar hiç uyumadı. Semayı bekliyorlar dört gözle. Kahvaltıya neler hazırladılar iki gündür hadi hadi"

Hüzün Ali'nin elindeki çantayı da alıp kapıdan içeri bıraktı.

"Emir büyük yerden Ali öğretmen" dedi Hüzün.

Kapıyı çekip Semalara doğru yürümeye başladılar. Sema'nın kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Hem korkuyor hemde ailesinin özleminden yanıyordu.

Bahçe kapısının tahta kolunu iple yukarı kaldırdı Fatma hanım. "Geçin çocuklar" dedi.

Bahçeye adım atar atmaz muhteşem bir sofra karşıladı onları. Kapının sesini duyan Hasan bey önde karısı arkada çıktılar evden. Sema uzun zamandır ayrı olduğu evine bakıyordu.

Hasan bey koşarak sardı kızını göğsüne bastırdı, hıçkırıklarla ağlıyordu. "Seni koruyamadım yavrum, özür dilerim."

"Babammmm" Sema'nın hıçkırıkları da babasınınkine karışmıştı. Uzun süre sarılıp kaldılar.

Annesine baktı Sema. Resmen çökmüştü görmeyeli. Sımsıkı sarıldı anne kız. Anneciği öpücükler konduruyordu her yanına. Fatma hanımda kendini tutamamıştı.

"Aaaaa tamam ağlamayın artık. Bakın size bir misafir getirdik" dedi Hüzün. O an Ali ögretmenin varlığı geldi Semanın aklına. Biraz utanmıştı durumundan. Tanıştırmak için kendini toparlamaya çalışırken, Ali öğretmen birkaç adım yaklaştı.

"Ben Ali efendim öpeyim elinizi" dedi Hasan beye.

Ardından Sema'nın Annesininde elini öptü.

"Kusura bakmayın bu davetsiz ziyaretim için."

Sarılmaların ardından özenle hazırlanmış kahvaltı masasına geçildi. Uzun zaman sonra bu avludan mutluluk sesleri geliyordu.

Sema'nın ailesi çok sevmişlerdi Aliyi. Ailesinin olmamasıda ayrı bir yakınlık duymalarına neden olmuştu. Kendini yetiştirmiş, kendi ayakları üzerinde duran genç bir adam.

Kahvaltıdan sonra bahçedeki sobanın közünde yapılan kahveler içildi.

Ögleden sonra dinlenmek için Hüzün Ali'yi alıp kendi evlerine doğru yola koyuldu. Semayı bir süre ailesiyle yalnız bırakmaları iyi olacaktı.

Ali içeri girmeden biraz etrafı seyretmek istiyordu. Fatma hanım kapının eşiğinde duran tabureleri alıp kapının önüne yerleştirdi. Muhteşem bir güneş vuruyordu bedenlerine.

Onlar derin bir sohbete sardıkları sırada köşeden bir araba döndü . Fatma hanımın kapısındaki kalabalığı görünce ilerlemedi. Arabayı kenarda duran başka bir arabanın arkasına çekip ilerdekileri tanımaya çalıştı.

Tüm güzelliğiyle etrafa gülücükler saçan Hüzünden başkası değildi. Nasılda mutluydu. Yanındaki adamı birtürlü göremiyordu. Fatma hanım tam karşılarına oturmuş önünü kapatıyordu. Kimdi Hüzün'ün yanındaki?

Birinin açtığı yarayı demek ki başka biri tamamlıyordu. Gözleri doldu. Son kalan bir araya gelme hayallerinin de tamamı son bulmuştu.

"Onu kazanamadan kaybettim." Dedi ve geldiği yönde geri döndü.

*****

Ali ve Hüzün birlikte anlattılar herşeyi Semaya. Söze gerek olmadığını düşünsede, Ali bu konuda ısrarcıydı.

Bu işler için birkaç günleri vardı. Birer kıyafet aldılar üzerlerine. Çiçek, çikolata, yüzükler. Kendi aralarında olacaktı nasıl olsa ama bir sorun vardı Alinin kimsesi yoktu kim isteyecekti Kızı.

Hazırlıkların ardından söz günü gelip çattı. Nasıl heyecanlıydı Hüzün. Mutluluk tablosu onun içini ısıtıyordu. Giydiği krem rengi elbisenin içinde adeta güzelliğiyle büyülüyordu. Ali'in yakasına kondurduğu çiçekten, birtane de saçlarının arasına yerleştirmişti. İkiside bu akşam için hazırdılar.

Ali öğretmem, Hüzün ve Fatma hanım sayesinde ilk defa kendini ailesi var gibi hissediyordu. Onlara ne kadar teşekkür etse haklarını ödüyemezdi.

Mis gibi kokan çiçek buketini ve kadife çikolata kutusunu Ali aldı eline. Kapıya geldiklerinde derin bir nefes aldı. Günlerdir misafir olduğu eve damat olarak girecek olmak heyecanlandırmıştı onu.

Sevdiği kadın kapıyı açınca gözlerini alamadı ondan. Mutluluk ayrı bir güzellik getirmişti sanki yüzüne. Hafif makyajı kibar elbisesi lüle lüle yaptığı saçlarıyla göz kamaştırıyordu.

İyiki dedi Ali içinden. Sonrası su gibi geçti. Kahveler içildi, sohbetler yapıldı. Sonra yüzükler iki gencin parmaklarındaki yerini aldı. Kurdela kesilirken tek dilekleri mutluluk ve sağlıkli bir yuva ve evlattı.

Mutlulukları o gece iki halkayla önce parmaklarına oradanda tek damarla kalplerine doğru ilerledi ve orada son buldu.

Sım sıkı sarıldı iki kız birbirlerine. Hüzün 'kardeşim' diye fısıldadı kulağına, Semada 'canımdan ötesin bil" diye cevap verdi.

Cuma günü kahvaltının ardindan artık gitme vaktiydi. Herkes huzurluydu. Sema kısa bir süre sonra Hüzün ile ailesinin yanına gelecek, yazı beraber orada geçireceklerdi.

Fatma hanımı ana gibi sevmişti Ali. Yüreğinden geçende diline yansıdı.

"Fatma anne, sana anne demek istiyorum iznin olursa. Bana gerçekten analık yaptın şu birkaç günde. Artık seninde bir oğlum var bilesin." Ellerine sarılıp iki elini birden öptü ve birini başına koydu. Hüzün ve Sema da vedalaştıktan sonra vakit gitme vaktiydi.

Peşlerinden su dökmeyi ihmal etmediler. Üçü gözden kaybolana kadar arkalarından baka kaldılar.

HÜZNÜ SİYAHWhere stories live. Discover now