20-Kim O

732 142 82
                                    

***Vedalaşıp ayrılırken "sen benim yerime öne gel" dedi Hüzün'e Kadir.

Arabada ikisi kalmışlardı Hüzün'ün üzerinde bir suçluluk duygusu vardı nedenini bilemediği.

Mustafa kolundaki saate baktı 22.40'ı gösteriyordu. "Bana ayıracak yarım saatin var mı Hüzün?" Diye sordu arabayı çalıştırmadan.

Hüzün gülümsedi "tabi ki" dedi.***

Hemen yola koyuldu Mustafa sahil yolundan devam etti Beşiktaş'a gelmeden bir deniz kenarında durdular.

"Montunu giy istersen" dedi Mustafa.

Hüzün arabada oturacaklarını sanmıştı, hemen montunu taktı üzerine arabadan inip arka koltuktaki poşetinden spor ayakkabılarını ayağına geçirdi. İçinden komik oldum diye geçirse de o topuklarla sahilde yürüyemezdi. 

Sahile doğru yürümeye başladılar. Ağacın yanında duran küçük kulübedeki adama işaret etti. Hemen küçük taburelerle adam biti verdi yanlarında. İki tane oturmaları için bir tane de ortaya geldi. "Bize iki çay ikide senin sandviçlerinden istiyoruz."

Hüzün ben yemem diyecek oldu Mustafa ona pek kulak asmadı. Adam gidince yanlarından "bu senin bildiğin sandviçlere benzemez bir dene bak bayılacaksın" dedi.

Uzun süre konuşmadan karanlık denizi seyrettiler dalga sesleri şarkı mırıldanır gibiydi.

Sessizliği Mustafa bozdu "kim o"

Hüzün direk gelen soru karşısında biraz şaşırdı. Anlamsız gözlerle baktı Mustafa'ya.

"Anlamadığını söyleme sakın Hüzün hayatında belli ki birisi var onu soruyorum."

"Bunu bana sormaya hakkın var mı peki" hesap sorar gibi dedi Hüzün.

Bu cevabı beklemiyordu Mustafa denize doğru çevirdi bakışlarını. "Bak Hüzün belki geç gelip, erken bir bahar istiyor yüreğim. Ama senin yüreğine çoktan çiçekler ekmişse birisi ben kendi kışım da kalayım" dedi.

"Senin için önemli olan hayatım da biri olup olmadığı ve varsa sen kaçıp gideceksin kendi mevsimine öylemi."

"Peki Aşkın mevsimi olur mu?" Mustafa.

"Aşkın mevsimi olmaz ama ayrılıklar hep kasımda başlar. Yüreğin buz tutana kadar da kışta kalır. Ayrılığın baharı olmaz" dedi Mustafa kendinden emin bir şekilde.

O sırada iki çay iki sandviç geldi ortadaki taburenin üzerine. Kızgınca ısırdı Mustafa içindeki kıskançlık canavarını yiyordu sanki. Uzun süre konuşmadılar.

"Bana bir cevap vermelisin Hüzün kışta kalmam gerekiyorsa orada kalırım ama bunu bilmeliyim."

Hüzün iyice güçlenmişti sanki "korkakların mevsimi hep kıştır Mustafa. Sen daha elini uzatmadan yanmaktan korkuyorsun. Uzanmayan bir ele verecek bir cevabımda yok kışta kal" dedi Hüzün. 

Kendi bile söyledikleri karşısında şaşkındı. Çok kızmıştı Mustafa'ya duygularını açmadan, Hüzün'e bir şeyleri sormadan hemen bir cevap beklemesi  saçma gelmişti işte. Ortam resmen bu kesti ikisi de konuşmadan çaylarını içtiler.

"Ben buradan taksiyle dönebilirim, dolmuşta vardır sen zahmet etme" diyerek önüne kesmek istedi Mustafa'nın. Aşk bu kadar basit miydi? Vazgeçersen geriye dönülmeyeceğini ikisi de biliyorlardı. 

"Saçmalama lütfen beni söylediğime pişman etme" dedi Mustafa.

"Sen bir şey mi söylediğini sanıyorsun, sen kendini garantiye almaya çalışıyorsun. Maalesef Kalbim kırılgandır garanti verilmez..." dedi "hadi gidelim mi artık" diyede ekledi.

HÜZNÜ SİYAHOù les histoires vivent. Découvrez maintenant