14-BİR BAŞKASI

802 180 33
                                    

***Sakinleşince Sema'nın düğününden bahsettiler. Bu konuşma keyiflerinin yerine gelmesini sağlamıştı. İyi ki bu gece Sema buradaydı yoksa Hüzün tek başına çıldıra bilirdi.

Sabah ezanına kadar sohbet ettiler arada fark etmese de Hüzün lafı Mustafa'ya ve onun yaptıklarına getiriyordu. Sema bu durumu fark etse de şuan erken olduğunu düşünüp kafasındakileri kendine sakladı.

Ertesi gün pazarın keyfini sürdü kızlar, öğlene kadar uyudular. Uyandıklarında mis gibi kokular geliyordu içeriden. Güzel bir kahvaltının ardından Sema eve döndü Hüzün de miskinlik yaparak geçirdi günü.***

Akşama kadar parçası kayıp puzzle gibi eksik hissetti kendini. Gözünün kenarında bir damla yaş asılı kalmıştı. Ne kadar bitti dese de kalbinin, ruhunun bir yerleri sızlıyordu.

Erken odasına geçip yattı Hüzün, biraz halsiz hissettiğini söyledi annesine. Ertesi gün okul vardı ama hiç bir şey yapmak istemiyordu. Dün geceden beri saklı gözyaşları hıçkırıklarla yüzünü okşuyordu. 

Hayatında ilk defa bir erkek için böyle ağlıyordu ve çaresiz hissediyordu. Ağız dolusu söyleyecekleri vardı Siyah'a. Bunu hak edecek ne yapmıştı. Bunca yıl kilitli olan kalbinin kırarak açılması çok zoruna gidiyordu. Hıçkırıkları sakinledi ve derin bir uykuya daldı.

Rüyasında Siyah vapurun kamarasındaydı ve martılara bakıyordu. Tam omzuna dokunacakken denize düşüyor, dalgaların arasında kayboluyordu. Hüzün arkasından bağırıyordu "lütfen beni bırakma, Siyah bırakma beni, gitme karanlıkta bırakma". Deniz birden kabarıyor üzerine gelirken ter içinde uyandı Hüzün. 

Başı çok ağrıyordu uykuya tekrar bıraktı kendini. Sabah annesinin sesiyle gözlerini aralamaya çalıştı Hüzün.

"Hadi kalk kızım okula gitmeyecek misin? Ben çıkıyorum sende aç gitme kahvaltını yap" dedi Fatma hanım. "Tamam annecim sen çık kalkıyorum şimdi" dedi Hüzün.

Fatma hanımın dış kapıyı kapatmasının ardından Hüzün zar zor kalktı yataktan. Banyodaki aynaya baktığında yüzü gözü şişmiş haldeydi. Soğuk suyu vurdu yüzüne, annesinin hazır bıraktığı masaya el sürmeden topladı. 

Üzerine bir şeyler geçirip, saçlarını yukarıda topladı çıktı evden. Dolmuşa bindi cama yaslayıp kafasını derin düşüncelere bıraktı kendini. Akşam Siyah'a son bir mektup yazacaktı. Yüreği Siyah'ın ismini duyduğu andan yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ona veda sözleri yerine aşkı haykırmak geliyordu içinden.

Okula geldiğinde kantine geçti. Bir masaya oturdu ilk derse girmek istemiyordu. Kendine bir çay alıp camdan dışarıyı seyretmeye koyuldu. Ne kadar süre geçtiğini bilmeden oracıkta heykel gibi kaldı.

"Oturabilir miyim?" Duymadığını fark edince tekrar sordu "oturabilir miyim?" Bu sefer ki sesle irkildi Hüzün. Kafasını çevirdiğinde Mustafa duruyordu karşısında.

"Tabi ki duymadım kusura bakma dedi" Hüzün. Buz gibi olmuş çayından bir yudum aldı.

Hararetle sorular soran Mustafa'ya kulak vermiyordu. Bunu fark eden Mustafa durakladı. "Seni kıracak bir şey mi yaptım? Hafta sonu mu bir hatam oldu? "diye sordu.

Hüzün'ün konuşmaya bile hali yoktu, ama yanlış anlaşılmakta istemiyordu. "Biraz canım sıkkın Mustafa, seninle ilgisi yok."

"Paylaşmak ister misin? Geveze olduğum kadar da iyi bir dinleyiciyimdir. Özel değilse tabi ki" dedi Mustafa.

Hüzün bir erkeği başka bir erkeğe anlatmanın nasıl bir şey olduğunu bilemedi. Ama biriyle konuşmaya da ihtiyacı vardı. "Hafta sonu buluşacağım arkadaşım gelmiş ama biz karşılaşamadık ve gelmediğimi düşünüyor. Bende onun gelmediğini düşündüm ve şuan kopma noktasında her şey nasıl davranacağımı bilemedim" dedi Hüzün.

HÜZNÜ SİYAHWhere stories live. Discover now