26- Kıskanmak

688 135 74
                                    

Yeni bir bölüm sizlerle arkadaşlar yine azcık merak edeceğiniz bir yerde bıraktım. Kulaklarımı çınlatmamanızı dilerim 😍😍

***"Ben özür dilerim dün için, seni kırmak istemedim. Sadece bir anlık şaşkınlıktı" dedi Hüzün.

"Özür dileme benden, ben özür dilerim senden kendimi senin gözünde bu kadar değersiz kıldığım için. Sana bu kadar değer verip, karşılık beklediğim için."  Dedi ve derin bir nefes aldı Mustafa.

"Bitti artık pes ediyorum sen kazandın. Artık rahat bırak beni, benimle oynadığın yeter sanırım sana. Yeni bir oyuncak bul kendine hoşça kal"dedi.***

Arkasını dönüp gitti Mustafa. Bu kadar ağır lafları hak etmiş miydi?

Bu defa onu arkadaş olarak da kaybetmişti Hüzün ve dün yaptığı şey duygularının dışarıya vurulmasıydı. Ne beklemişti? Mustafa'nın sessiz sakin onu bekleyip, kararına saygı duymasını mı?

Mustafa çok sinirlenmişti geldiği gibi çıkıp gitti okuldan.

Hızlıca yürüyordu cadde de sinirinden ağlayacaktı neredeyse. Erkekler ağlar mıydı? Ağlardı tabi erkek insan değil miydi? Şu yaşadıklarına kalbi dayanıyor diye gözleri saygıyla durmalı mıydı? İşte bu sözleri içinden geçirmesi bile doldurmuştu gözlerini. Nereye gittiğini düşünmeden yürümeye devam etti Mustafa.

Hüzün hala aynı yerde duruyordu.

"Neden durdum? Keşke arkasından koşup sarılsaydım sımsıkı seni kaybetmek istemiyorum deseydim." Şuan ağzından çıkan keşke hayatından çok şey götürecekti biliyordu. Gözlerinden süzülen yaşları sildi kollarına.

Mustafa sahile inmiş dalgaların dövdüğü kayaları seyrediyordu. Rüzgarla yüzüne vuran sular yüreğini olmasa da bedenini serinletmişti. Gözlerini ileriye doğru dikti "Aşığım Hüzün sana deli gibi Aşığım diye haykırdı" dalgalara doğru.

Omzuna bir el dokundu gülümseyen yaşlıca bir adam "Bunu denize değil, kızın yüzüne söyle be evlat" diyerek yoluna devam etti.

Mustafa biraz utanmıştı. Amcanın arkasından bağırdı "söyledim amcam ama o beni eliyle itti" diyerek kendi içine su serpmeye çalıştı.

Amca tekrar dönüp gülümsedi ve seslendi "düşmen için itmemiştir, gitmen için itmemiştir, görmen için itmiştir be evlat." Yoluna devam ederken konuşmaya devam etti "asla vazgeçme asla." Dedi ve ufak adımlarıyla gözden kayboldu.

Hüzün bahçede bankın üzerinde oturmaya devam etti. Ağlamaktan kızaran gözleri sadece masaya sabit bakıyordu. Gözyaşlarının ıslattığı masada ufak çaplı bir umutsuzluk gölü oluşmuştu.

Ayşegül'ün "Ne oldu sana" çığlığı ile kaldırdı kafasını. "Ne bu halin birine bir şey mi oldu? Biri bir şey mi yaptı?" Diye art arda sorularını sıraladı.

Hüzün bir anda ayağa fırlayıp sıkıca sarıldı Ayşegül'e. Sessiz gözyaşları hıçkırıklarla akmaya başladı. "Onu kaybettim, benden nefret etmesini sağladım." Sözleri döküldü dudaklarından.

"Bir sakin ol önce" dedi Ayşegül, çantasından çıkardığı su ile yüzünü yıkadı Hüzün'ün. Sonrada kağıt peçeteyle kuruladı. "Şimdi sakin ol şu sudan bir yudum al ve bana neler olduğunu anlat" dedi.

Soğuk su biraz da olsa iyi gelmişti Hüzün'e. Dün yaşadıklarını, bugün olanları anlattı hıçkıra hıçkıra. Baştan beri yazışmalarını Mustafa'nın evlerine kadar geldiğini de aralara sıkıştırdı.

"E be kızım çocuğun sana ilgisi olduğunu anlamamak için salak olmak lazımdı ama. Sen bence arada kalmışsın Siyah'ı kaybetmekten korkuyorsun, pişman olursan da Mustafa hayatında olsun istiyorsun. Ama olmaz kuzum bir seçim yapıp arkasında durmalısın. Ben Siyah'ı tanımıyorum ama Mustafa'nın duyguları çok bariz belliydi. Çok kalbi kırılmış olmalı ama eminim yarın daha sakin bir konuşma yapabilirsiniz. Üzme kendini artık" dedi Ayşegül  Hüzün'ün göz yaşlarını silerek.

HÜZNÜ SİYAHWhere stories live. Discover now