10. Bölüm
GÖLGE VE YAKUT
Gölge Diyar, Yakut
Obsidiyen masanın çevresindeki herkes kapının açılmasıyla ayağa kalktı. Hepsinin yüzünde dehşet ve korku vardı.
Çevresi gölgelerle kaplı kadın hızla masaya yöneldi. İki elini masanın kenarına yerleştirdi. Konsey üyeleri yerlerine otururken sessizlerdi. Kadın bağırdığı anda masanın üzerinde yer alan ve duvarlara asılı mumların alevleri titredi. "Neden bana haber vermediniz?"
Uzun bir sessizliğin ardından yerinden kımıldamayan kadına en yakın sandalyede oturan adam konuştu. "Önemli olacağını düşünmemiştim, kraliçem."
"Önemli değil mi?" Kahverengi gözleri koyu griye ve ardından parlak bir siyaha dönerken masaya yasladığı ellerindeki rengarenk yüzükler parıldadı. Beyaz yüzünü az önce konuşan adama doğru eğdi. "Önemli değil mi?"
Yaşlı adam az önce söylediklerini toparlamaya çalışsa da başarılı olamadı. "Üzgünüm. Fakat bu şehir her şeye göğüs gerdi. Hiçbir savaşta yenilmedi. Ve henüz savaş yok."
"Onun yanında kim var biliyor musun?" diye sordu kadın hızla. Ardından sakinleşmek için derin bir nefes alarak sandalyeye oturdu. Yıllardır konsey toplantılarına katılmamıştı. "Kardeşin." dedi üstüne basa basa. "Darranio."
"Darranio yeterince güçlü bir büyücü değil." dedi adam yanıt vererek. "Sadece kahin."
"Yine de buradan ayrılması kötü oldu." dedi onun yanında oturan genç bir kadın, adı Pherai'di. "Kara Kraliçe'ye hakkımızda birçok şey söylemiş olabilir. Bu şehrin her karışını biliyor. Saraydaki tüm gizli tünelleri ve daha nicesini. Sana katılmıyorum, Aradion. Bence her şeye hazırlıklı olmalıyız."
Aradion'un ela gözleri Kraliçe'ye döndü. "Buna gerek yok. Kara Kraliçe bizim için yeterince büyük bir tehdit değil."
"Yine de Yıldız Dağları'nı geçtiği anda bana haber vermeniz gerekirdi, Aradion." Dikkatini ondan çekti. "Neden bana haber vermediniz?"
"Çünkü biz de bilmiyorduk, kraliçem." dedi Pherai. "Gece Diyarı'nın Kralı'nın kızının emrindeki birlik Şafak Yıldızı'ndaki casuslarımızı öldürmüş. Safir Nehri'ne yaklaştıkları zaman haberimiz oldu."
"Şimdi sen bana küçük bir kızın Rhesos'un birliklerini yendiğini mi söylüyorsun, Pherai?" Gölge Kraliçe'nin tüm dikkati Pherai'deydi. Aradion'un Pherai'e attığı kınar bakışları fark etmemişti.
"Daha önce de yaptı." dedi Pherai. Ses tonu yeterince güçlü değildi. Kraliçe'yle göz göze gelmekten kaçınıyordu. "Yine de Aradion'la hemfikirim." Bir karışıklık ve Kraliçe'nin öfkesi son istediği şeydi. Bunları söylemek istemese de devam etti. "Belki küçük bir meydan muharebesine hazırlıklı olmalıyız. Daha fazlasına değil. Şu anki ordularımız buna yeter de artar bile. Gece Diyarı kendi birliklerini savaşa sokmaya cesaret edemez."
"Kara Kraliçe hakkında tüm bildiklerinizi anlatın." diye başladı konuşmaya Gölge Kraliçe Zinaida. "Ne zamandır Safir'de, ne zamandır Gece Diyarı'nın Kralı'yla irtibat halinde. Ve gücü ne?"
Yalan söylemekten çekinen Aradion bu kez onun gücünü hafife alamadı. "Siren Denizi'ndeki karanlık yaratıkları uyandırmış. Bu yaratıklar hala onun ülkesinde."
Bu kez onun karşısında oturan Rhesos konuştu. İri yarı adam yarı dev yarı savaşçıydı. Güçlü bir melezdi. Ve ordunun komutanlarından biriydi. "Ordusu yeterince güçlü. Kar Kraliçesi'nin hakim olduğu Kalsedon şehrini aylarca kuşatmıştı. Sadece bir kısmı yani. Önemli bir kısmı şu anda da olduğu gibi merkezde yer alıyor."
YOU ARE READING
KARANLIĞIN ŞAFAĞI ♛ Kraliçelerin Savaşı III
FantasyKaranlığın fısıltısı karışacak gecenin nefesine, Aydınlığın kaderi bağlanacak doğunun ve batının birleşimine, Ateş dönecek yangına ve güneşin doğduğu dağları boğacak kıvılcımlarına. ♛ "Karanlık ruhlara sahip ol, karanlığa hakim olacakken. Unut; kuz...