30 ♛ NEREUS*

860 128 82
                                    

30. Bölüm

NEREUS

Iliria, mavi bir kuyruğa sahipti. Bedeni inceydi. Donmuş Nehir'in insanlarından biriydi, ardından yükselmişti. Kraliçe Salirhenia'nın en güvendiği liderlerden biri olmuştu. Kış Koyu'nun insanlarını korumak için savaşmıştı. Özgürlüğü için ödemesi gereken bedelleri ödemişti.

Ülkesini savaştan korumak için bir başka ülkenin hükümdarını hileyle öldürmüştü. Bir prensesi esir almış, tehdit etmiş ve işkence görmesine sebep olmuştu.

Aiolis, sırtındaki mızrağını, Nereuslulardan herhangi birine vermeyi daha önce hiç bu kadar istememişti. Orianna onun bu teklifini reddetmişti. Aiolis'i bir çeşit sınava tabi tutmuştu. Aiolis'in bu sınavı geçip geçmeyeceği hepsinin kardeşini belirleyecekti. Aiolis bunu geçemezse Nereuslulardan ayrılmak zorunda kalacaktı. Başta, Iliria'nın liderlerinden biri olduğu Nhyr olmak üzere, kendini krallık ilan eden Argos ve Güneş Dağları'nın denize bakan eteklerine yakın olan Myros gibi deniz toplulukları onu düşman ilan edeceklerdi.

Iliria, onun ablasını öldürmüştü. Orianna bunu söylemişti. Kesin olan diğer şey, Iliria'nın Leiseris üzerinden Aiolis'i tehdit ettiği ve haftalar boyunca Salirhenia'nın yanında kalmaya mahkum ettiğiydi.

Ve Iliria'nın yaşamı, o anda Aiolis'in ellerindeydi. Saniyeler sürmezdi sırtındaki mızrağı onun boğazına götürmesi ve tıpkı Iliria'nın Cerealis'e yaptığı gibi mızrağın ucunun öteki taraftan görülmesi. Mavi kanı, denize karışırdı. Bedeni göğe çıkarken, ruhu ise dibe çökerdi.

Bunu Orianna ve Iliria'nın konuşması boyunca en az on kez hayal etmişti. Her ayrıntısı aklındaydı. Tek yapması gereken mızrağını sırtından almasıydı. Sırf bunu yapmamak için iki elini de yumruk haline getir ve hala yaraları iyileşmeyen altın rengi kuyruğunun yanlarına yerleştirmişti. Ne konuştukları umurunda değildi, alacağı intikamdan başka bir şey düşünemiyordu. Elhiras Evareles, Nereus, Argos, Myros ve Nhyr, hiçbiri o anda umurunda değildi. Iliria'nın buzdan mızrağını gördüğü anda aklında Sendaras'ın canının alındığı bir sahne belirmişti.

Bir başka kardeşinin ismini duymasıyla beraber, düşünceleri Iliria'dan ayrıldı. Orianna ona bakıyordu. "Hyrelia'nın resmi bir prenses olduğunun duyurusu çok yakında yapılacakmış, Aiola."

Mercan Saray'da ona yakınları Aiola diye hitap ederlerdi.

Altın Prenses'in dikkati tamamıyla dağılmıştı. Bakışları Iliria'nın suya dağılan uzun beyaz saçlarından ayrıldı. "Başka?" diye sordu, sanki Iliria'yı hiç umursamıyormuş gibi, sanki aklından hiç kötü bir düşünce geçmiyormuş gibi.

Iliria'nın kuzeni olan Heraion konuştu. Açık sarı saçları ve aynı renkte gözleri olan genç bir adamdı. "Ak Kraliçe ve Kızıl Kraliçe uzlaşmaya varamıyormuş." dedi Heraion, kısık sesle. "Kara Kraliçe, halen kuzeyde. Faelenis şehirlerini geri almaya çalışıyor."

Aiolis'in yüz ifadesi Faelenis'in ismi geçince bile değişmedi.

Iliria, mavi gözlerini Aiolis'e yöneltti. "Leiseris ve Roanas hala sürgündeler."

Orianna'nın yaşını Aiolis yeni öğrenmişti. Prenses, 21 yaşındaydı. Iliria da ondan çok büyük değildi. "Leiseris'i oradan çıkarmanı umuyordum."

"Bağımsızlığımız hala Diyar Hükümdarları ve Deniz Kraliçesi tarafından onaylanmadı, yapacağım bir saldırıda halkım yeniden savaşmak zorunda kalır." Iliria, her şeyi halkı için yapmıştı.

Orianna'nın ses tonu Aiolis'in bilmediği şeyleri bildiğini söylüyordu. "Aiolis'i bulduğunda Leiseris'in de orada olduğundan Kar Kraliçesi'ne bahsetmiş miydin?"

Iliria'nın yüz ifadesi değişti. "Konumuz bu değil, Nereuslu Orianna."

Orianna omuz silkti. "En azından Aiolis'in bunu anlamasını sağla, Nhyrli Iliria."

"Leiseris benim sayemde hayatta." diye itiraf etti Iliria. "Prenses Orianna'nın dediği gibi onun senin yanında olduğunu Kraliçe'ye söylemedim."

Aiolis tek kelime söyledi. "Neden?" Bir yanıt alamadı. Buz insanı yeniden Orianna'ya dönmüştü.

"Başka bir konu yoksa, Nhyr'e dönüyorum." dedi Iliria. Orianna onu başıyla onaylayınca beraber geldiği iki deniz insanıyla yüzmeye başladı. Aiolis, onun gidişini izledi.

"Yine gelecek." dedi Orianna hatırlatarak. Aiolis'in yeşil gözlerini fark edince gülümsedi. "Fakat şu an, bizden biri olduğunu kanıtladın, Aiola."

Aiolis, konuşursa başına dert açacağını biliyordu. Bu yüzden konuşmadı.

Heraion da gülümsedi. "Nereuslu Aiola, çok yakında mensubu olduğu şehre giriş iznine sahip olacak."


*Bu bölüm gözden geçirilecektir.

Karanlığın Şafağı'nın ilk kısmı ve henüz birkaç bölümünü okuduğunuz ikinci kısmı hakkında genel bir eleştiri yapabilir misiniz? Lütfen birkaç kelimeyle de olsa fikrinizi ve orada olduğunuzu belli edin.

Karanlığın Şafağı'nda olaylara biraz daha farklı yaklaşmak istedim. Karakterleri  ve evreni daha ayrıntılı, olayları daha yavaş anlatmaya çalıştım, en azından giriş niteliği taşıyan ilk kısımda. Sizce bu tarz daha mı iyi, yoksa daha mı kötü?

Ve kuzey dahil Karanlığın Şafağı'nın geçtiği evren hakkında, eski ve yeni karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz?

14.10.2017, 23.12

12.391, 1.760, 2.5

KARANLIĞIN ŞAFAĞI ♛ Kraliçelerin Savaşı IIIWhere stories live. Discover now