♛ 10 YIL ÖNCE ♛

851 126 31
                                    

♛ Geçmiş ♛

RN 1492 - Diyar, Opal

Bir zamanların en ünlü kadın savaşçısı Lyanna'nın soyundan gelen biriydi. İki kraliçenin savaş sanatı eğitmeni, Gök Kraliçe'nin muhafızı ve daha nicesiydi. Menekşe rengi gözleri vardı. Kahverengi saçlarının uçlarını güneyden gelen bitki özleriyle erguvan rengine boyardı. Parlak ve güçlü kılıcının bıçağı beyazdı, kabzası ametist taşlarıyla süslüydü.

Savaşçı Lydiana, Gök Kraliçe'nin iki genç kızının savaşını önlemeye çalışıyordu. Veyahut, Gök Kraliçe'nin ölümünün üzerinden henüz birkaç yıl geçtiği için sadece savaşı geciktirmeye çalışıyordu. Ve biri karanlık diğeri aydınlık olan kızlar artık kraliçe oldukları için ikisine de sözünü geçiremiyordu.

Henüz sekiz yaşında olan Prenses Mysania ise yaşından olgun ve sessiz bir kız çocuğuydu. Gök Kraliçe'nin ölümünün ikinci yılında -birkaç ay önce- daha da sessizleşmişti. Ablaları üç haftadır Turkuaz Saray'daydılar. Yıllık toplanma zamanları gelmişti. 

O gün, Mysania'nın da katıldığı konseyde her zamanki tartışmalarından öteye geçmişlerdi. Toplantı bitince, üyelerin hemen hepsi dışarı çıkınca Mysania sandalyesinden kalktı ve yuvarlak masada Lydiana'nın yanına geldi. Lydiana, onu koruduğunu diğer iki kardeşe de göstererek tek koluyla ona sarıldı. Ancak iki kraliçenin kırmızı gözleri, birbirlerinden ayrılmadı.

"O şehir benim. Konsey de benimle hemfikir. Coğrafi olarak da Prenses'in Gözyaşları benim bölgeme daha yakın." dedi Kraliçe Nmerysa. Sarı saçları başının üzerinde topuz yapılmıştı. Mavi, sarı ve açık yeşil taşlar, saçlarının üzerindeki tacı süslüyordu. Mavi bir elbise giymişti.

Kraliçe Dymentsia, başını yana yatırarak ona baktı. Bir süre konuşmadı. Dymentsia, Lydiana'nın en iyi öğrencilerinden biriydi, belki de en iyisiydi, ancak bunu bilen kişi çok azdı. Herkesin kendinden yanıt beklediği süre boyunca sakin kaldı. Ortasında zümrüt olan altın tacını masaya koydu. Siyah saçları omuzlarına anca ulaşıyordu. Koyu yeşil elbisesi sadeydi. Bir elini tacının zümrüt taşının çevresindeki desende gezdirdi. Diğer elinin tırnakları masaya battı. Gözlerini kısarak kardeşine baktı. Onun bakışlarındaki hırsı gören küçük Mysania, Lydiana'nın kollarına daha çok sarıldı. Dymentsia, tek kaşını kaldırdı. "Öylece şehirlerimi alabileceğini mi düşünüyorsun, kardeşim?"

"Öylece değil." dedi Nmerysa kendinden emin bir sesle. "Bir anlaşmayla ve ülkeyi yöneten konseyin rızasıyla."

Dymentsia dudaklarını birbirine bastırdı. "Masada yani." dedi kısık sesle. "Ben sahip olduklarımı sadece bir şekilde veririm. O da savaşla."

Lydiana bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı. "Tüm Diyar'ı bir şehir için tehlikeye atamazsınız." dedi. "Buna kimse izin vermez. Ben de izin vermem."

Dymentsia hızla yanıt verdi. "O halde bir düello istiyorum."

"Kabul ediyorum." dedi Nmerysa ayağa kalkarak. "Yer ve zaman söyle."

"Bugün, Turkuaz Saray'ın avlusunda. İki saat sonra. Lydiana hakemimiz olacak." dedi Dymentsia. Kardeşi onu başıyla onayladı ve yürümeye başladı. Küçük Mysania, ona elini uzatan Nmerysa'nın yanına gitti.

"O gelmeyecek." dedi Lydiana, Nmerysa'ya bakarak. "Onu Arlenom'un yanına götür."

Nmerysa başıyla onayladı. Mysania ise itiraz etti. "Gelmek istiyorum."

Dymentsia'nın sert bakışları, küçük kardeşinin sesiyle yumuşadı. O da ayağa kalktı. Birkaç ay önce, insanların tahmin ettiğinin aksine küçük kardeşini savunmuştu. İsyanda onun bir payı olmadığını söyleyip tüm sarayın görevlilerinin değiştirilmesine yardım etmişti.

Fakat hiç kimse, ona yardım eden ablalarının onun surların ardına çıkmasına izin vermediğinden Mysania'ya söz etmemişti. Küçük kız, çoğu şeyin hala farkında değildi. Kardeşleri onu güvenli bir yerde tutmak istiyorlardı, bunun yanında Mysania'nın bir gün büyüyeceğini ve tehlikeli biri haline geleceğini biliyorlardı.

Dymentsia kardeşiyle aynı boyda olmak için dizlerinin üzerine çöktü. Yüzünde hiçbirinin görmeye alışkın olmadığı tatlı bir gülümseme belirdi. "Lydiana sana ayrıntıları anlatır. Arlenom'la iyi anlaşıyordun hem."

"Arlenom'un dediklerini anlamıyorum." dedi Mysania. "Sürekli geçmişten ve hatalardan bahsediyor. Lydiana onun bilge dilinde konuştuğunu söylüyor."

Üçü de onun bu sözleriyle gülümsediler. Dymentsia konuşmaya devam etti. "Öyle ve yakında sen de o dili anlayacaksın. Ancak bilgelik, annemizin umduğunun aksine senin kanında yok, değil mi? Sen bir savaşçı olacaksın."

Mysania onun bu sözlerine hevesle gülümsedi. Dymentsia ayağa kalktı. Nmerysa ise endişeyle başını iki yana salladı. Ardından kardeşinin elini daha sıkı tutarak toplantı odasından çıktı.

Lydiana menekşe rengi gözlerini ona dikti. "Neyin peşindesin, Dymen?"

Dymentsia'nın yüz ifadesi az önceki haline büründü. "Topraklarımı istiyor, Lydia. Ona topraklarımı vermeyeceğim. Zaten yeterince yere sahip. Daha da güçlenmesi tehlikeli."

"Kast ettiğim o değil. Zanthos bana kamplara gideceğini söyledi. Sen de onunla gideceksin, değil mi?" Lydiana endişeliydi. Dymentsia her zaman daha fazlasını istemişti.

Genç kraliçe, yalan söylemedi. "Savaş liderliği eğitimi alacağım."

"Kuzeydeki eğitimler, saraydakinden çok daha zor."

"Biliyorum." dedi Dymentsia. "Ancak bunu istiyorum. Ve zorundayım. Nmerysa'nın tavırlarını görmüyor musun? Masada asla onun kadar iyi olamam. Benim kanatlarım var, Lydia, ve annemden aldığım en büyük şey bu. Onun bilgeliği değil, Nmerysa'nın ondan aldığı en büyük şey bilgelik."

Sözleri tanıdıktı. Lydiana, eski bir dostunu hatırladı. "Onunla görüşüyor musun?"

Dymentsia yutkundu. "İsyandan önce gördüm. Kuzeyden geldi ve yeniden kuzeye gidecekti."

Kuzeyde ne arıyordu? Lydiana bunu sormadı. Dymentsia o başka bir şey demeyince odadan çıktı.

Lydiana'nın endişesi daha çok büyüdü.

Dymentsia ve Nmerysa'nın babaları Rhigmos Assos kuzeydendi. Ünlü bir savaşçıydı. Sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda bir büyücüydü. Tüm bunların yanında Rhigmos, bir eğitmendi, yazardı.

Nmerysa annesine benziyordu.

Dymentsia babasına benziyordu. Ve Lydiana, Dymentsia'nın onun kadar güçlü olacağından endişe ediyordu.


30.09.2017, 01.08

KARANLIĞIN ŞAFAĞI ♛ Kraliçelerin Savaşı IIIWhere stories live. Discover now