GEÇMİŞ ♛ 10 YIL ÖNCE

803 107 71
                                    

♛ Geçmiş ♛

RN 1492 - Diyar, Opal

"Vazgeç." dedi Lydiana. Mor gözleri endişeliydi.

Dymentsia başını iki yana salladı. Aynada kendine bakmaya devam etti. Lydiana az önce burada kaldığı odaya girmişti. Hala eski odasında kalıyordu, burası ona Gök Kraliçe'yi hatırlatıyordu.

Sadece iki yıl olmuştu. Gök Kraliçe öleli, o ve ikiz kardeşi kraliçe olalı iki yıl olmuştu. Ona bazen çok uzun, bazen çok kısa bir zaman gibi geliyordu.

"Onunla savaşacağım, Lydia." dedi dişlerinin arasından. Siyah bıçaklı, zümrütlerle süslü kabzası olan kılıcı, kemerindeki kına yerleştirdi. "Bunu o istedi." Yanında duran Lydiana'ya çevirdi başını. "Benim seçtiğimi, kimse benden alamaz."

Lydiana, Kara Kraliçe'nin sözlerindeki gerçekliği kızıl gözlerinde görüyordu. Onu tanıyordu.

Dymentsia bir şeyi istedi mi ondan asla vazgeçmezdi.

"Ama o senin kardeşin." dedi Lydiana. "Ya ona yanlışlıkla zarar verirsen, Dymen?"

Dymentsia'nın yüz ifadesi biraz değişti. "Ona zarar vermeyeceğim. Sadece gücümü anlamasını sağlayacağım." Elini göğsünü kaplayan siyah zırha götürdü. "Ve bana bulaşmaması gerektiğini göstereceğim."

Ametist Savaşçı, başka bir şey demedi.

Kara Kraliçe aynanın yanındaki masada duran, kuzeyden getirdiği boyaya uzandı. Bir tür kalemle gözlerinin çevresine desenler çizdi. Lydiana bu sembolleri biliyordu. Birkaç dakika içinde desenleri bitirmişti. Ellerini masadaki su dolu çanakta temizledi.

Hazırdı ama düelloya daha yarım saat vardı. Odasında yürümeye başladı. Yatağına oturdu. Lydiana yavaş adımlarla onun yanına geldi. Dymentsia, düşünceli görünüyordu. Nedenini merak etmişti. "Ne oldu?" dedi yanına oturarak.

Dymentsia ellerine bakıyordu. "Bir rüya gördüm, Lydia." diye başladı konuşmaya. "Daha önce de görülerim olmuştu, biliyorsun... ama bu farklıydı."

"Görülerin olmasında sorun yok." dedi Lydiana sakin bir sesle. "Annenin soyunda da babanın soyunda da güçlü kahinler var." Onun endişesini anlayamamıştı. Dymentsia, daha önce de gelecekten haber almıştı.

Dymentsia başını kaldırdı. "Rhodios'un Yıldızı'na gitmiş miydin? Orada bir Yıldız Tapınağı var, çok eski. Çok güzel. Rengi... gümüşe çalan zümrüt, eflatun ve çivit. Hepsi dalgalar ve güzel desenlerle tapınağı süslüyor." Yutkundu. "Bu renkleri gördüm. Yaklaşık iki yıl önce bulunduğum yerdeydim. Sana söylemiştim, tekrar olursa anlat demiştin."

Lydiana bir süre konuşmadı. Dymentsia devam etmek için onun duyduklarını kabullenmesini bekledi. "Dymen bu çok tehlikeli. Bir daha olursa oradan hemen uzaklaş."

"Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum."

"Gördüğün herhangi bir şeye dokun. Düşüncelerinden ve duygularından uzaklaş. Karanlığı çağır. Herhangi bir şey. Babanla veya Rhadenis'le konuş. Onlar sana yardımcı olurlar." Lydiana, sözleriyle Kara Kraliçe'yi daha çok endişelendirdiğini fark etti. Bu yüzden ses tonunu yumuşattı. "Ne gördün? İlki gibi miydi?"

"Yine Gece Dağları'ndaydım. Çevremi saran karanlık, ilkinden azdı. Sanki beni koruyordu. Olacaklardan koruyordu. Sonra karanlık dağıldı, önceki gibi. Öncekinde vakit geceydi. Gölgeler, yıldızların önündeydi. Ay soluktu. Bu kez vakit alacakaranlıktı. Gökyüzü, çivit rengiydi. Gök, değişti. Yıldızlar parıldadı. Bir yağmuru andırdılar. Hatta... kuzey ışıkları gibilerdi. Dediğim renklere bürünmüşlerdi." Güzel renklerdi. Dymentsia o tapınağın tarihi dokusunu, mimarisini ve hissettirdiklerini severdi. "Sonra onları görmedim. Dikkatim başka bir yere kaydı." Anlattıklarına o kadar odaklanmıştı ki, Lydiana'nın hayır diye mırıldanmasını duymadı. Tekrar ellerine bakıyordu. "Ellerimde karanlıktan bir taç oluşturdum."

"Dymen." dedi Lydiana kontrolünü kaybetmemeye çalışarak. Sakinleşmeye çalışıyordu. Kuzeyde eğitim almıştı ve bunun bir kuzey kehanetinden kısımlar olduğunun farkındaydı. "Başka biri var mıydı? Yoksa yalnız mıydın?"

"Bilmiyorum." dedi Dymentsia.

"Hatırla. Bu çok önemli." Kuzeyde söylenenleri düşündü. "Diğer ayrıntıları anlat. Ne giyiyordun? Silahın var mıydı? Ya da sesler?"

Dymentsia birkaç saniye düşündü. "Kanatlarım açıktı. Üzerimdeki elbise siyahtı ve çok güzeldi. Silahım yoktu... ama dur... Kanatlarımın ardından bir ses duydum. Bu sesi tanıyorum, bir kılıcın kınından çıkarılma sesiydi. Ve karanlık, Lydia. Karanlık, ölümcül ve güzeldi."

"Eğer başka ses duymadıysan bana elbiseni betimle."

"Eski kuzey giysilerine benziyordu. En güzel siyahtandı. Altından kalın bir kemeri vardı. Bileklerimde aynı tarz kalın bileklikler vardı. Elbise, sade ama gösterişliydi." Dymentsia, yanında duran Lydiana'ya baktı. Meraklıydı. "Tüm bunlar ne anlama geliyor?"

Lydiana fikrini değiştirmişti. "Bunu ne babana ne Rhadenis'e anlat. Hiç kimseye söyleme."

"Lydia?" dedi Dymentsia.

"Beni dinle. Gördüğün bir görü değildi. Bir uyarı değildi. Ya da benzer bir şey değildi. Ne olduğunu bilmiyorum." Ne yapacağını da bilemiyor gibiydi. "Hatırladıklarını bir yere yaz ve sakla. Yakında unutabilirsin. Zamanı gelince, zamanı gelirse, bulursun. Hatta Eski Kuzey Dilinde yaz, bildiğin en güçlü büyüleri yap." Ve ona baktı, söyleyeceklerinde ciddiydi. "Gördüklerini umursama. Bunlar dikkate alman gereken uyarılar değiller. Farklılar. Ne olduklarını öğrenene kadar bu konuyu araştırma."

"Beni endişelendirmeye başladın." dedi Dymentsia. Endişeleniyordu evet, ama korkmuyordu. Lydiana onun korktuğunu sadece bir kez, anneleri öldüğünde, görmüştü.

"Vakti geldiğinde anlayacaksın." dedi Lydiana ayağa kalkarak. "Düelloya geç kalırsan Nmerysa fikrini değiştirdiğini düşünecek. Gitmiyor muyuz?"

Dymentsia'nın endişesi saniyeler içinde hırsa döndü. "Onu yeneceğim."


Bölümü iki kısımdan oluşturmaya karar verdim. Bu bölümde okuduklarınız... Çok güzellerdi değil mi? :D

Tahminlerinizi bekliyorum *-*

Görüyü çözebilen oldu mu?

09.03.2017, 22.14

KARANLIĞIN ŞAFAĞI ♛ Kraliçelerin Savaşı IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin