kayıp gitmiş bir yıldız, kim bilir nerelerde

7.2K 644 364
                                    

Elimdeki küçük paketi evirip çeviriyor, içindeki beyaz hapları defalarca saymaktan sıkılmıyordum. Tamı tamına 12 taneydiler, bir haftalığına idare etmem gereken miktardı bu üstelik. Üç günde bir kullansam da bana yeten haptan 12 taneyi bir haftada nasıl fantezilerde kullansam bilmiyordum.

Koltuğuma yaslanarak gevşemiş olan şapkamı başıma bastırdım, küçük paketi önümde sallarken sırıtıyordum. Bundan iki gün önce teslimatçıyla bir hap için yaşadıklarımızı hatırlayınca dilimi dişlerim arasına kıstırarak hızlıca karar vermeye çalıştım.

Bir hafta için fazla miktarda olan bu hapları onunla paylaşabilirdim, ya da başka şeyler yapabilirdim. Bir an için haplara hak ettiği değeri vererek paylaşma ihtimalimi yok etsem de sonra 12 tane hapı ne tarafıma sokacağımı düşünmeye başlamıştım. Üstelik o gün kullandığım hapın hazzının öncekilere oranla daha yoğun olduğunun da farkındaydım.

Yeraltı diye adlandırdığımız bu alan hakkında bize öğretilen iki şey vardı; ölmeden uç. Teslimatçı uçulacak bir tipti ve ben daha düşünmeye başlamadan aslında sonucun bu çıkacağını biliyordum.

Teslimatçıyla uç.

Telefonumu alarak Yifan'a odama gelmesi için attığım kısa mesajdan 5 dakika kadar sonra kapım tıklatılmış ardından Yifan odamda belirmişti. "Bir sorun mu var patron?"

"Şu çevirme atlatan teslimatçının telefon numarasını istiyorum." Kimden bahsettiğimi anlamak için düşünmesine gerek yoktu çünkü buralarda çevirme atlatan teslimatçılar bilinirdi.

"Baekhyun mu?" Adı Baekhyun muydu? Bilmiyordum ki.

"Adını bilmiyorum, hani şu çarşamba günü gelen."

Doğru ismi önerdiğini fark etmiş gibi kafasıyla onaylayarak adını tekrar etti. "Baekhyun işte."

"Tamamdır, şuraya numarayı yazar mısın?" O isteğimden sonra masamdaki kağıda ve kaleme doğru meyletmişken ben sırıtıyordum, yine tuhaf şeyler yapıyorsun Park Chanyeol.

"Numara bu." Memnuniyetle kolunu pat patladım. "Sağol."

Yifan başka bir şey istemediğimi anladığında odamdan çıkmıştı, ben ise önümdeki numarayı telefonuma 'teslimatçı' diye kaydetmiş ve ona fazla üstü kapalı bir mesaj atmıştım.

'Gökyüzü varken neden yerden teslimat yapar ki biri?'

Yazdığım mesajı sırıtarak okurken ona daha önce böyle mesaj atan bir çete lideri olduğunu düşünmüyordum. Heriflerin hepsi bir kalıptan çıkmış gibi gerizekâlıydı, belki biraz da ruhsuz. Cümle kurmaktan aciz olduklarını düşündüğüm heriflerdi ve eğer bir teslimat için mesaj atmaları gerekiyorsa yazabilecekleri en yaratıcı cümle 'Bir teslimat var.' olurdu, bakın buna yaratıcı diyorum çünkü genelde cümle kurarken kurallara uymaz ve 'Teslimat var bir.' falan yazabilirlerdi. Amaç teslimat olduğunu belirtmekse onu en iyi şekilde yaptıkları su götürmez bir gerçekti tabii.

Mesajıma yanıt geldiğinde beklemeden açmıştım. 'Teslimatçı uçamaz.' yazmıştı. Aslında uçabildiğini biliyordu manyak herif.

'Eğer isterse onu bu gece uçurabilirim.'

Çok düşünmeden yeni bir tane mesaj yazıp gönderdiğimde cevabın gelişi öncekine oranla hızlı olmuştu.

'Her şeyin bir karşılığı vardır?' Tanımadığı numaranın teki ona uçabileceğini söylüyordu ve tek merak ettiği karşılığında ne istediği miydi? Yani bu bir tuzak da olsa tehlikeye düşünmeden dalacak mıydı? Sonrasını merak ederek yeni bir mesaj yazdım.

Yaktınsa Bile Beni, Küllerimi Affet ♤ChanbaekWhere stories live. Discover now