kafamı yastığa koyduğumda yangınlar dinmiyor sus

4.2K 410 168
                                    

'Bir gün, senin de büyümene neden olacak şeyler olur.' demişti babam. Beni karşısına alıp ciddi bir konuşma yapmışlığı olmadığı gibi, öğüt verecek biri de olmadığından ciddiye almamıştım o zaman o cümlesini. Yine de meraktan, 'Seni ne büyüttü?" demiştim. Bunu dudaklarımdan ayırdığım sigaranın dumanını, 'aslında söyleyeceklerini umursamıyorum' dercesine sormuştum.

'Sen.' demişti. Beni, bana tanıdığı bu pis hayatla başbaşa bırakmadan önce son söylediğiydi. Sonra odamdan çıkışını izlemiştim. Parmaklarımdaki izmariti hafifçe çevirirken, neden bana yaşama dair şeyler söylediğini düşünmüştüm kısaca.

Bilmiyordum, fakat babam yanımdan ayrıldıktan bir kaç saat sonra intihar etmişti. Ne kadar güçlü olduğuma inansam da, tattığım ilk yoğun acım olmuştu. Onu neyin yıprattığını ve intihara sürüklediğini bilmesem de, sarılmış olmayı dilemiştim.

Odamdan çıkmadan önce ona kez sarılmış olmayı.

Babama benziyordum. Bunu bana çok insan söylemişti ve ben de farkındaydım. Hem görünüş olarak, hem de fikir yapısı ve yaşantı tarzı olarak. Hep sonumun benzeme ihtimalinden ürkerdim. Onun kadar yorulacağıma ya da bilmediğim karanlıklara dalacağıma inanmazdım ama.

Ben düşünceleriyle kendimi boğan bir adam hiç olmamıştım. Ne yazık ki şimdi ölülerden farksız hissediyordum. İntihar değildi kesinlikle ihtiyacım olan ama, kendimi bir okyanusta çırpınıyormuş gibi hissetmekten de uzaklaşamıyordum.

Son üç haftadır bu odada, bu pencerenin önünde oturuyor ve bir şeylerden uzaklaşmak adına her şeyi içiyordum. Baekhyun yanımda ayrılmıyordu, benim evimde, bizim odamızdaydık zaten.

Yaşadığımız her şeyi hatırlıyordum, fazlasını ise Baekhyun anlatmıştı. Yifan'ın peşinde yirmiden fazla adamımızla mekânı bulduğunu ve Jackson'ın bütün adamlarını öldürdüğünü öğrenmiştim mesela. Nasıl bulduğunu sorduğumda 'Lucas' demişti. Arabadayken, Natalia'nın hastalıklı tavırlarından dolayı bir şeylerden şüphelenerek kardeşine konum atmış, fakat ona bile bir şeylerden ürktüğünü söylememiş. Şüphelerini kendi içinde tutarak, konuşmanın arasında attığı konum sadece ne olur ne olmaz diyeymiş.

Beni ve Baekhyun'u kurtaran sadece onun ince zekâsıydı. Ne yazık ki ben, o ölürken hiçbir şey yapamamıştım.

Mezarlarına gitmeye yüzüm yoktu. Evimden çıkmıyor, ayık kalmamaya çalışıyor ve kendimden saklanıyordum. Sessizlik haftalardır üzerimizdeydi.

Baekhyun benim için ciddi anlamda endişelense de, yapabileceği tek şeyi yapıyor ve yanımdan ayrılmıyordu. Beni sürekli öperek kulağıma sevgisini fısıldadığında, ellerimi beline doluyor ve onu kucağıma çekiyordum. Bir süre sonra orada uyuyakalıyordu. Fakat son günlerde, geceler de bana zehir olmuştu. Uyuduğum saat sayısı 3 ya da 5'i geçmezken, kollarımda uyuyan Baekhyun'dan başka sığındığım hiçbir şey yoktu. Kafamdaki canavarlar, var olup tenimi yırtmaya yüz tuttuğunda gözlerimi kapatıyor ve onun boynuna sokuluyordum.

Nefes dahi alamamı sağlayan anlar, gecenin en yoğun vakitlerinde üzerimize lanet olarak çöküyordu. Bir kaç kere teni ıslandığı için uyanan Baekhyun, ağladığımı fark ettiğinde sarılmıştı bana. Göz yaşlarımı paylaşmakla kalmamış, bir de kimseler görmesin istercesine saklamıştı yüzümü.

Kurtulamıyordum, göremediğim birileri kemiklerimi kırıyor, tenimi yırtıyor gibiydi her şey. Güçlü bir depresyondu farkındaydım. Damarlarımda dolaşan kandan tiksiniyordum, atan kalbimden ve hâlâ sıcak olan ellerimden.

Kyungsoo soğuktu şimdi, neşeli bakışları ise epey solmuştu. Jongin'i görmemiştim. Ben daha hastanedeyken ortadan kaybolmuştu ve bir daha kimse görmemişti. Yifan onun, Jackson'ın peşine düştüğünü söylemişti. Jackson, Jongin'i gördüğü ilk yerde öldürürdü.

Yaktınsa Bile Beni, Küllerimi Affet ♤ChanbaekWhere stories live. Discover now