şimdi söndü ışık, sustu dudağımdaki sen çalan ıslık

3.5K 388 110
                                    

Kesilen sesimi toparlamakta direterek, güçsüz bakışlarım altında"Natalia." dedim. Yapacağı şeyi değil zihnim, hiçbir zerrem kabullenmiyordu. Göreceğim şeyi gözlerim inkâr edecekti, Baekhyun'u kaybedişimi evren bana usulca fısıldarken, ben daha fazla hiçbir şey olamayacaktım.

"Yanıma gel." dedim.

Beni duymuştu, bakışlarını önündeki bedenden çekerek üzerimde dolaştırdı. "Yapmam gereken bir şey var biliyorsun bebeğim."

Zaten hasarlı olan bileklerimde bir kez daha güç bularak onlara asıldım. Tüm bedenimi kuvvetli bir biçimde hareket ettirdiğimde, saçlarım gözlerime kadar düşmüşlerdi. "NATALIA YANIMA GEL!"

Kollarımı iyice kapladığını hissettiğim sıcak sıvı zihnimi uyuşturuyordu. Bana bakan hastalıklı kadının gözleri bir anda büyüdü ve yüzünde oluşan endişe en hassas noktalarımı ince bir bıçakla kesmeye koyuldu.

"CHANYEOL SEN NE YAPTIN?!"

Bir anda üzerime adımlamaya başladığında, ufacık da olsa iyi hissediyordum. Keşke bileklerim tam olarak kopsaydı ve Baekhyun'a şans verecek kadar zaman kazanabilseydim.

Önüme kadar hızla gelen beden, ne yapacağını bilemiyor gibi kan rengine boyanmaya yüz tutmuş kollarımda göz gezdirdi. Bakışlarındaki endişe çok ciddiydi, onu kullanabileceğime inanmak istedim.

Gözlerimi yavaşça açıp kapayarak derin derin soludum ve enerjimi toplamaya çalıştım. Bileğimden akıp giden canımı unutmam gerekiyordu, güçlü kalmalıydım.

Yıpranmış halimi fark etmiş olacak ki önüme oturdu. Yüzümü avuçları arasına alarak, kaybolup gitmeye çabalayan bilincimi kontrol etmeye çalıştı. Onun tarafından hafifçe sarsıldığımda, ne zaman kapandığını bilmediğim gözlerimi araladım.

Adımı tekrarlıyordu, bakışlarımız buluştuğunda yüzümdeki dokunuşunu hareket ettirerek umutsuzca sarstı. "Kendine gel Chanyeol!"

Dudaklarımı konuşmak adına araladım. Sonra enerjimi konuşmaya harcamamam gerektiğini fark ederek, bedenimi dinlenmesi adına özgürlüğüne yaklaştırdım.

Yeniden kapanan gözlerimle bağırmıştı. "BIRAKMA KENDİNİ!"

Kendimi bırakacağımı biliyordum, içimdeki bir çok şeyi koparmış bu acıyla yaşayamayacaktım ama şimdi değildi. Onun kollarında kaybolma niyetinde değildim. Dikkatlice uymam gereken bir planım vardı.

Başımı serbest bırakarak boşluğa düşmesini sağladım. Bütün ağırlığımı Natalia kucakladığında, korkudan ne yapacağını şaşırmış bir halde beni ayık tutmaya çalışıyordu. Yüzüm boynuna düştüğünde, ruhumdan kayıp gidenler ile hissettiğim boşluğu biraz olsun ona yansıttım. Başını yukarıya doğru kaldırmıştı, çaresiz hissediyor olmalıydı ve nefesleri düzensizdi. Bileklerimdeki hasarın az sonra canımı alacağını biliyordu, ben bile ne kadar yaşayacağımı hesaplayamıyordum. Koluma baktığını bildiğim anlarda, acıyla adımı fısıldayarak başımı boynundan kaldırdı. Bilinçsizdim, hiç olmadığım kadar bilinçsiz olmam; rol yapıyormuş gibi hissetsem de aslında ölüyor olduğum gerçeği gülümsetecek kadar farklı bir acıydı.

Bir anda Baekhyun'un acı dolu seslenişini duyduğumda, artık ölüyor olduğumdan emin olmuştum. Ne yazık ki benim dışımda herkes inanmıştı.

Natalia bedenimi geriye yasladı ve ayağa kalkarak kollarıma dokundu. Bileklerimdeki kanamayı durdurmak istiyorsa kelepçeleri açmalıydı. Yapması gerekeni bildiğinden, kararsızca titreyen ellerini kollarımda gezdirdi.

"ÖLÜYOR, İZİN VERME YALVARIRIM İZİN VERME." Baekhyun'un hıçkırıklarına karışmış sesini duyduğumda, onu bu denli korkuttuğum için canım yanıyordu. Ben rol yapıyordum, kolumdan akan sıvı gerçek değildi ve bileklerimdeki güçlü kesikleri hissetmiyordum. Baekhyun'u kurtarmak için kullanacağım sayılı dakikalarım kalmamıştı, ben sadece rol yapıyordum.

Tanrım bana biraz daha güç ver, vakit istemiyorum. Baekhyun'u yaşatmama yetecek kadar güç ver.

Birbirine çarpan bir kaç anahtar sesi kulaklarımda yankılandı, gittikçe yükselen ses bir anda bileklerimin üzerindeki metal kelepçeyle buluştuğunda, kesik nefeslerimdeki oksijeni yitirmemeye çalıştım.

Sağ bileğimdeki demir tam olarak yok olduğunda, elimi nazikçe tutan ikinci el bana saf bir acı hissettirmişti. Canım çok yanıyordu, bileğim ateşten bir bıçakla kesiliyor gibiydi.

Ağlamaklı bir umutsuz tonla elimi aşağı doğru indirerek bacağımın üzerine bıraktı. Durum içler acısı olmalıydı, gözlerimin kapalı olması onda baygın olduğum düşüncesini kesin olarak uyandırıyorsa eğer, durumum cidden kötüydü. Ne yazık ki hissetmekten bile uzaklaşıyor gibiydim.

Hızla sol elime meylederek oradaki kelepçeyi çözdü. Aynı şekilde o elimi de bacağımın üzerine kadar yavaşça indirdiğinde sessizce bekliyordum. Şimdi savunmasızdı ama ben oldukça güçsüzdüm. Toparlanmak adına bir süre bekledim, ne yapacağını bilemediğinden o da bekliyordu. Hızlı karar vermesi gerektiğinin ben bile farkındaydım. Bir anda nereden çıkardığını bilmediğimi kesici bir aletle tişörtümü kesmeye başladı. Tenimi kapatan bir parça bez, tam olarak ayrıldığında onu bileklerimi sarmak için kullanacağını biliyordum. Elindeki kesici aleti yanıma bıraktı, sesinin yankısını duymuştum. Elimi hızla hareket ettirirsem alabileceğim kadar yakınımdaydı.

Daha fazla vaktim olmadığını bildiğimden, son kez havayı içime çektim ve hızla gözlerimi açarak elimi, çakı olduğunu gördüğüm şeye uzattım. Bileğimdeki tarif edilmez acı yüzünden ölmeyi dileyecek kadar uçta hissediyordum ama hızlı olmam gerektiğini bildiğimden, kanamamdan dahi ödün vermedim. Parmaklarıma çarpan çakıyı kavradığımda, Natalia yaşadığı şeyi yeni kavramış gibiydi. Ölümüne halsiz olan bedenimle çok fazla deneme şansım olmadığını biliyordum. Keskin çakıyı tam kalbine saplamadan önce bana engel olmaya çalışmıştı. Kollarını, sol elimle engelleyerek çakının tenine girişini hissettim. Yumuşak deride yer edindiğimde geri çekerek aynı hareketi yineledim. Acısından güçlü bir biçimde bağırmıştı. Çakıyı üçüncü kez yakın bölgeye sapladığımda tükenmiş hissediyordum. Kollarını tutan elimle bedenini geriye ittirerek üzerine çıktım ve ölümünden emin olmak adına kalbinden çıkardığım keskin aleti boğazına dayadım. Gözlerimin önü kararmıştı, gidiyor olduğumdan emin hissediyordum. Gitmeden son bir pisliği temizlemek adına, bileklerimdeki keskin acıyla boğazını kestim.

Yüzüme kadar sıçrayan kanlarla artık bittiğini biliyordum. Daha fazla üzerinde dengede duramayarak kenara yıkıldığımda, biraz uzağında yüz yüze kalmıştık. Bana bakan ölü gözlerine acıyla son kez bakarak, bedenimi istediği huzura bıraktım. Baekhyun'u görmek istesem de, ona dair hissedebildiğim tek şey sesiydi. Adımı bağırıyordu. Ne yazık ki ben ölümü de hissediyordum.

Canım her zerremden çekilirken, hayatımı düşünmeye fırsatım falan yoktu. Günahları olan bir adam olduğumu biliyordum. Ona rağmen Baekhyun kadar güzel bir parçamın olduğunu da biliyordum.

Yalın ayak ölüme koşarken, sanki dudaklarımda son kez Baekhyun'un dudaklarını hissettim. Meleklerden izin alarak yanıbaşımda bitmiş ve bana son kez sevgisini fısıldamıştı.

Koparılmış bir sayfaydı bizimkisi ve bu hikaye hep eksik kalacaktı.

Yaktınsa Bile Beni, Küllerimi Affet ♤ChanbaekWhere stories live. Discover now