2

7K 397 196
                                    

Baekhyun ağzında kötü bir tatla uyandı, vücudu uyuşmuş bir haldeydi. Başında korkunç bir ağrı vardı, geçen gecenin bedelini ağır bir şekilde ödüyordu. Çıplak bedeni yatakta iyice büzülürken ağzından küçük bir inleme kaçtı, arkasındaki acı katlanılmazdı. Arkasını döndüğünde adamın yatakta olmadığını görünce rahatladı, tek gecelik ilişkilerin sabahında partneriyle vakit geçirmekten pek hoşlanmaz, tuhaf hareketler sergilerdi. Neyse ki adamın yüzünü bile hatırlamıyordu, tek hatırladığı ondan uzun olduğuydu. Ayrıca yatakta çok sertti.

Zorlukla doğrulduğunda komodinin üzerindeki banknotları gördü, kaşlarını çatarak eline aldı. Ne olduğunu hatırlamaya çalışırken saydı, tam 600.000 won vardı. Gece söylediklerini hatırladığında seslice küfretti. "Orospu çocuğu..."

Adam Baekhyun'un gerçekten de fahişe olduğunu düşünmüştü, kendini iğrenç hissediyordu. "Altı yüz ha?" Sinirle güldükten sonra saçlarını karıştırdı. Sonra iyi yönden bakmaya çalıştı, adamı para vermesi için zorlamamıştı, bırakmadan da gitmiş olabilirdi ama bırakmıştı işte. Önemli olan güzel bir gece geçirebilmiş olmasıydı, üstelik bıraktığı para az değildi. Uzun bir süre ona yeterdi, en azından pahalı bir fahişe olmuştu.

Paraları bırakıp banyoya girdi, eskimiş küvetin sıcak suyunu açtıktan sonra aynada kendine baktı. Berbat haldeydi, gözlerinin altı ağlamaktan ve çok uyumaktan şişmişti. Boynunda kızarıklıklar vardı, yürürken sendeliyor ve nefesi alkol kokuyordu. Bütün bunlar geçen geceyi hatırlatsa da pişman değildi, bu durumu ilk kez yaşamıyordu. Hatta normal bir insanın aksine bu olayı beş dakikadan daha uzun bir süre düşünmedi ve o gün neler yapacağını planlamaya başladı. Dişlerini uzun uzun fırçalayıp gargara yaptı ve uzamamış da olsa sakallarını tıraş etti. Bolca köpükle doldurduğu küvete girip bir süre içinde uzandı, avukatla randevusu akşamüstüydü, acele etmedi.

Temiz çamaşırlarını giyip saçlarını kuruttu ve yüzüne losyon sürdü. Geç kalkıp duşta uzun bir süre beklediğinden saat çoktan öğlen üç olmuştu, eşyalarını toplarken yatağın üzerine bıraktığı paralar ilişti gözüne. İç geçirerek paraları cüzdanına koydu, almasa aptallık ederdi. Valizi ve sırt çantasıyla pansiyondan ayrıldı, resepsiyondaki kadın selamlarken onunla göz göze gelmekten çekinmişti. Küçük bir şehirde yaşamanın kötü tarafı, diye düşündü. Aynı şey Seul'de yaşanmış olsa kimse kimseyi tanımadığından umursanmazdı.

Cebinde tam 600.000 won vardı, güzel bir kahvaltı yapmak istiyordu. Merkezdeki geleneksel Kore restoranlarından birine girip menüde istediği her şeyi sipariş etti, her şey yolundaydı. Boynundaki kızarıklıkları makyajla kapatmıştı, ağrı kesici aldığı için artık düzgün bir şekilde yürüyebiliyordu ve her şeyden öte hâlen göz alıcı görünüyordu, içinde olduğu eşofmanlara rağmen. Rahat giysilerden asla vazgeçmeyecekti.

Saat beşe gelirken hesabı ödeyip restorandan ayrıldı, insanlara yolu sorarak avukatın bürosunu bulması çok zor olmamıştı. Bu sefer, küçük şehrin avantajı, diye iç geçirdi. Şehir merkezini öğrenmesi bir gününü bile almayacaktı. "Kim Hukuk Bürosu" yazılı tabelayı gördüğünde durdu, üç katlı, Kore'nin her yerinde görebileceği tuğla taşı kaplı bir binaydı. Lobiye girdiğinde onu sekreter olduğunu düşündüğü güzel bir kadın karşıladı.

"Hoş geldiniz." Kadın gelen kişiyi süzdü, en fazla on altı yaşında görünen eşofman giymiş bir liselinin neden Bay Kim'in binasında olduğunu merak ediyordu. Üstelik valizleriyle birlikte gelmişti, yine de ses tonunu hiç bozmayıp başıyla selamlamıştı.

"Merhaba, ben Byun Baekhyun. Avukat Kim ile randevum vardı," dedi Baekhyun, yeni evine yerleşmek için sabırsızlanarak. Aceleci tavrı dikkat çekiciydi. Sekreter ajandasını inceleyip doğruladı ve telefon açtı, sessiz bir konuşma yapıp Baekhyun'a geri döndü.

Got YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin