30

2.9K 263 264
                                    

Sıcak bir yerdeydi, odun ateşinin sıcaklığı onu mayıştıracak kadar rahatlatıcıydı, ateşin çatırtısını ve cama vuran yağmur damlalarının sesini çok net işitiyordu. Üzerinde yumuşacık bir örtü vardı, geniş deri bir koltukta uzanıyordu. Yorgun olduğu için uzunca bir süre uyumuştu, günler sonra ilk kez kesintisiz uyumasının sebebi artık her şeyin bittiğini düşünmesiydi, onu son zamanlarda en çok korkutan şeyle yüzleştiği için kalbindeki ağırlık bir nebze daha azdı.

Bir hırıltı işitti, içinden bir ses birinin onu izlediğini söylüyordu. Gözlerini araladığında gördüğü ilk şey taba rengindeki o yaşlı pitbull oldu, Baekhyun onu tanıyordu. Köpek açık renk gözlerini üzerine dikip ağzını araladığında uzandığı koltukta doğrulup geriledi. Hayvanları sevdiği halde tuhaf bir şekilde ondan daha ilk gördüğünde nefret etmişti.

Arkasından "Korkma." diyen sesi işittiğinde sıçradı, onun orada olduğunu fark etmemişti. Jongin hemen yanındaki tekli koltukta oturuyordu, başından beri onu izliyor olmalıydı. Elinde bir kadeh şarap vardı. Üzerindeki iş kıyafetleri, yapılı saçları ve arkadaş canlısı yüz ifadesine bakan bir insan asla bir sapık olduğunu söyleyemezdi. O da diğerleri gibi kandırılmıştı.

Etrafında bakındı, Jongin'in apartmanı değildi. Ahşap bir dağ evindeydiler, uzandığı kahverengi deri koltuğun hemen önünde kocaman taştan bir şömine, yerde geniş bir halı vardı. Televizyon yoktu, onun yerine şöminenin üstünde doldurulmuş geyik kafası asılıydı. Dört kişilik yuvarlak yemek masasının önüne hasırdan iki sandalye yerleştirilmişti. Burası daha çok bir avcı evine benziyordu ama nerede olduklarına dair en ufak bir fikri yoktu.

"Bay Kim," dedi tereddütle, sesi çok alçak çıkıyordu. Aklında yüzlerce soru vardı, önce hangi birini soracağına karar vermek çok uzun sürdü. Ona seslendiğinde avukatın bakışları sıcacık bir hal alınca ne söyleyeceğini unuttu, hâlâ o olduğuna inanamıyordu. O olamazdı. "Ben size ne yaptım?"

Jongin acı acı gülümsedi, salladığı kadehine bakarken kısa bir süreliğine kaşları çatıldı ama hemen toparladı. Tekrar ona baktığında karşı konulamaz görünüyordu, bakışları boş olmaktan çok uzaktı. "Gerçekten bilmiyor musun?"

Baekhyun devam etmesini bekledi, verecek bir cevabı yoktu.

"Beni kendine bağladın, arkadaş olduğumuzu söyledin. Uzun zamandır gerçekten inandığım bir arkadaşım olmamıştı, Baekhyun. Seni gerçekten sevmiştim, yanında kendim olabiliyordum. Sonra..." Bir süre duraksadığında ürktü, aniden koltuğundan kalkıp boğazına bıçak saplamasını bekledi ama öyle bir şey olmadı. "Hiçbir şey yaşanmamış gibi beni öylece terk ettin ve ona gittin. Üstelik sana karşı hislerimin olduğunun farkındaydın ama görmezden geldin. Gittin ve dünyada başka kimse kalmamış gibi çocukluk arkadaşımı seçtin. Bu yüzden ben de seni diğerleriyle aynı kefeye koymaya karar verdim."

"Diğerleri?"

"Diğer fahişeler, tabii sen pahalı bir fahişesin. Altı yüz bin won değerinde bir fahişe."

Baekhyun kaşlarını çattı, demek gerçekten de oydu. Barda tanıştığı adam Jongin'di ve gerçekten çılgın bir gece geçirmişlerdi, bunu düşününce tiksindi. Bir katille yatmıştı. "Beni öldürecek misiniz?" diye sordu öylesine bir soru sorar gibi.

Jongin güldü, arkasına yaslandı ve kravatını gevşetip şarabından bir yudum aldı. Karar vermeye çalışıyor gibiydi. "Henüz değil. Bana ihanet etmene rağmen nedense seni öylece öldürmek istemedim, böyle daha güzelsin. Bir süre bunun tadını çıkarabilirim."

"Öyleyse er ya da geç beni öldüreceksiniz."

"Hepimiz bir gün öleceğiz."

"Aynı şey değil, yaptığınız çok yanlış. İnsanlar size güveniyor, siz bir avukatsınız. Bir insanı alıkoymanın yasadışı olduğunu benden daha iyi biliyor olmalısınız."

Got YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin