4

5.9K 379 535
                                    

Uyandığında saat sabahın onuydu, beyaz otel yorganına iyice sarılıp arkasını döndüğünde yatağın boş olduğunu gördü. Küçük bir hayal kırıklığından sonra komodinin üstündeki notu fark edip eline aldı.

"İşe gidiyorum, akşam seni otelden almaya geleceğim. Evin bugün temizlenmiş olacak, araban da tamirden gelir diye umuyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa işte numaram..."

Baekhyun gülümsedi, altına "Avukat" notunu düştüğü için sırıttı sonra. Sadece bütün gün ne yapacağını bilmediği için canı sıkılmıştı. Önce kahvaltı etti, sonra kirli kıyafetlerini yıkamaya yolladı. En sonunda dayanamayıp dışarı çıktı ve şehrin merkezini gezdi, uzun bir yürüyüşün ardından telefonu çaldığında iskelenin yanındaki banklardan birine oturdu. Jongin arıyordu.

"Hey!" diye açtı telefonu neşeli bir ses tonuyla.

"Nasılsın, Baekhyun?"

"İyiyim, etrafı dolaşıyordum." Baekhyun sonunda nefesini düzene sokabilmişti. "Siz?"

Hattın ucundaki avukat "Kâğıt işleri..." diye sızlandı. "Seni çalışmak ister misin diye sormak için aradım, arkadaşım kafe işletiyor. Sanırım bir garsona ihtiyacı var, istersen onunla konuşabilirim."

Baekhyun şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşırmıştı, ilk defa bir iş ayağına geliyordu. "Çok iyi olur!"

"Pekâlâ, arayıp senden bahsedeceğim. Birazdan sana mesajla dönerim."

"Teşekkür ederim, Bay Kim!" dedi bir kez daha, adam hayatına mucize gibi girmişti. "İyi çalışmalar!"

Jongin kıkırdayarak önemli olmadığını söyledikten sonra telefonu kapattı, dakikalar sonra ona kafenin adresini atmıştı. Lotus isimli kafe bulunduğu yere çok da uzak değildi, sadece iki sokak ilerideydi. Kalkıp üstünü başını düzeltti, hava soğuk olduğundan hızlı adımlarla yürüyordu. Kafeye vardığında derin bir nefes alıp içeriye girdi. İçerisi kahve çekirdeği kokuyordu, vücudunun gevşediğini hissetti. Çok büyük bir yer değildi, en fazla on tane masa vardı. Siyah duvarları ve ahşap masalarıyla sıcak ve samimi bir ortam yaratmışlardı, etrafta büyük yeşil bitkiler vardı. Onu beyaz gömlek ve siyah bir önlük giyen uzun boylu garson karşıladı, beyaz teni ve alnına dökülen koyu kahverengi saçları Baekhyun'u yanıltmıştı, son derece soğuk bakışları yüzünden ürkmüştü.

"Hoş geldiniz, buyurun."

Baekhyun garsona bakarken ne diyeceğini unutmuş gibiydi, sanki onu azarlamasından korkuyordu. Kaşları doğuştan çatık gibi bir hali vardı, Baekhyun'a sabırsızlıkla bakarken boş masayı gösteriyordu.

"Ben şey için geldim..." diye kekeledi. "Şey..."

Garson ona soğuk bakışlar atarken konuşabilmesi çok zordu. "İş başvurusu için," dediğinde Baekhyun sonunda konuşabildiği için rahatladı, zoraki bir gülümseme yerleştirmişti dudaklarına. Nedense karşısındaki oğlanın ondan pek hoşlanmamış gibi bir hali vardı.

"Bekleyin, Bay Park'ı çağırayım. Bir şeyler içmek ister misiniz?"

Garsonun söylediği şeylerde bir sorun yoktu ama zorla konuşuyor gibiydi, ses tonu pek arkadaş canlısı değildi. Belki de fazla önyargılı düşünüyordu. "Hayır, teşekkürler," diyerek hemen yanındaki boş masaya geçti, daha önce bir kafede çalıştığı için bu konuda tereddütlü değildi. Çok kolay ayak uydururdu, birkaç gün içinde bütün menüyü ve fiyatları ezberleyeceğine şüphe yoktu.

"Merhaba," diyen kalın bir ses duyduğunda Baekhyun ayağa kalktı. Bu kadar uzun birini beklemediği için şaşırmıştı, adam 185 boylarındaydı. İriydi, onun yanında çocuk gibi görünüyordu. Öte yandan sevimli bir yüzü vardı, açık kahverengi gür saçları alnını açıkta bırakıyordu. Giydiği kahverengi boğazlı kazağı ve krem rengi kumaş pantolonu yüzünden sıcakkanlı biri olduğuna dair bir izlenime kapıldı. "Ben Park Chanyeol, bu işletmenin sahibiyim."

Got YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin