3

6.6K 358 436
                                    

Baekhyun sessizce ağlarken diyecek bir şey bulamıyordu, ilk defa biri için bu kadar üzülmüştü, ilk defa birini özlediğini hissediyordu. Daha önce hiç değerli olduğunu hissetmemişti. Konu paranın miktarı değildi, büyükbabası hiç parası olmadığı halde her şeyini ona bırakmış, Baekhyun onu hiç aramadığı ve aramalarını da cevaplamadığı halde büyükbabası fotoğraflarını saklamış ve onu sevmeye devam etmişti.

"Özür dilerim," diye ayrıldı uzun boylu avukatın kollarından, utanmıştı. Gözyaşlarını hemen sildi.

"Sorun değil."

Kızarmış yüzünü adamdan gizlemeye çalışarak mutfağa, banyoya ve yatak odasına göz attı. Tekrar düşündüğünde yaşanabilir bir yerdi, sadece temizlemeliydi. İhtiyacı olan her şey vardı, bir araba bile. Elden geçirse yeterdi. Dışarıya çıkıp derin bir nefes aldı, rahatlamak için bir şeyler içmeye ihtiyacı vardı.

"Senin için temizlik şirketini arayabilirim."

"Teşekkür ederim."

Jongin gülümseyerek tekrar sırtını sıvazladı, onun için arabanın kapısını bile açtı. Avukat çok ilgili birine benziyordu. "Seni oteline geri götüreyim, bir gece daha idare et. Hangisinde kalıyorsun?"

"Küçük bir pansiyondu, adını hatırlamıyorum. Yanında bir tavuk restoranı vardı."

Jongin kaşlarını çatarak arabayı çalıştırdı. "Nasıl orada kalabilirsin? Seni iyi bir otele yerleştirelim."

"Fazla param yok," diye itiraf etti Baekhyun. "Temizlik masrafını da düşünürsek bir gece daha pansiyonda idare etmeliyim."

"Parayı dert etme, büyükbaban seni bize emanet etti."

Baekhyun ona gülümseyerek baktığında Jongin hormonlarına söz geçirmek konusunda zorlandığını hissetti. Gülümsediğinde öylesinde güzel görünüyordu ki aralarında sekiz yaş olduğunu tamamen unutmuştu. Yola odaklandı, onu şehrin en pahalı oteline götürüyordu. Deniz kenarında, küçük bir şehir için yeterince lüks bir oteldi. Baekhyun'un valizini odasına çıkarırlarken genç olan utangaç bir tavırla avukata birlikte yemek yemeyi teklif etmişti.


"Amerika'ya sırf dil öğrenmek için mi gittiniz yani?"

Baekhyun ve Jongin otelin restoranında yemek yerken birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı, avukatın bir sene boyunca üniversiteye gitmek yerine İngilizcesini geliştirebilmek için yurtdışına gittiğini ve daha sonra Kore Üniversitesi'nde hukuk okuduğunu öğrenmişti. Yirmi yedi yaşındaydı, dört senedir avukatlık yapıyordu ve bu süreç içerisinde yüksek lisansını tamamlayıp kendi bürosunu açmıştı. Jongin başarısıyla göz kamaştırıyordu.

"Evet," dedi Jongin, kırmızı şarabından bir yudum alıp. Baekhyun'un şaşkınlığına güldü. "Anlayacağın bir sene üniversiteyi astım."

"Peki, neden buradasın? Demek istediğim..." Baekhyun yanlış bir şeyler söylememek için çabaladı. "Seul'de seni havada kaparlardı."

"Bilemiyorum..." Biraz düşündü. "Büyük şehirlerden hoşlanmadığım için eğitimimi tamamlar tamamlamaz evime dönmek istedim. Sanırım Seul'ün büyüklüğü ve karmaşasına ayak uydurmak zordu."

Baekhyun "Anlayabiliyorum," dedi gülerek. "Küçük bir şehre taşınmak da bende aynı etkiyi yarattı, ayak uydurabilecek miyim bilmiyorum. Üstelik yalnızım."

Jongin masanın üstündeki elini tuttuğunda şaşırdı ama itiraz etmedi, teni sıcacık ve davetkârdı. "Yalnız değilsin."

"Teşekkür ederim," dedi mahcup bir ifadeyle, bugün ona kaç kez teşekkür etmişti kim bilir. Jongin'in arkadaşça tavırlarının hoşuna gittiğini inkâr etmeyecekti, aralarında cinsel bir çekim vardı ve ikisi de bunun farkındaydı. Baekhyun elini çekip kadehini tuttu, çok hızlı içmemeye çalışıyordu. Sarhoş olup tuhaf davranışlar sergilemek Jongin'in yanında yapmak isteyeceği son şey bile değildi.

Got YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin