24

2.9K 286 339
                                    

Baekhyun'un Chanyeol'le konuşmakta zorluk çektiği koca bir gün daha... Bu yeterince kötü değilmiş gibi akşam yemeği vaktinde Baekhyun bir fincan sıcak kahveyi olduğu gibi patronunun gömleğine dökmüştü. Hatırladıkça utançtan yerin dibine girmek istiyordu, yardım etmeye çalışırken telaştan yan masaya çarpıp diğer müşterileri de rahatsız etmişti. Aynı çizgi filmlerdeki gibi her şeyi yıkmak üzereyken patronunun sinirle "Bırak, Baekhyun!" diye bağırdığını unutamıyordu. "Ben hallederim, işinin başına dön!" Neredeyse ağlayacaktı o bunları söylediğinde, hâlbuki sadece yardım etmek istemişti.

Saat gece on iki buçuğu biraz geçtiğinde kafe temizlenmiş, bütün bulaşıklar yıkanmıştı. Yorucu, özellikle de utanç verici bir gündü. Çocuk meselesinden sonra patronundan tamamen soğuyacağını sanırken ona daha da çekiliyordu Baekhyun. Onunla konuşamadığı her an huzursuzluktan yerinde duramıyordu.

İş kıyafetlerini çıkarıp yırtık kot pantolonuyla siyah kapüşonlu kazağını giydi, beyaz montunu eline alıp soyunma odasından çıktığında Chanyeol'ün hâlâ masasında oturuyor olduğunu gördü. Onu bekliyor olmalıydı, ifadesinden pek bir şey anlaşılmıyordu. Derin bir nefes alıp yanına gitti ve karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Hyung..." dedi çaresizce. "Özür dilerim."

"Önemli değil dedim ya."

Kahve mevzusundan bahsettiğini düşünüyor olmalıydı, gün içindeki sakarlığı yüzünden masaları devirmediği kalmıştı bir tek. Baekhyun onu duymamış gibi yaptı, sorun sakarlığı değildi. "Lütfen bana böyle davranma, bana soğuk davranma."

"Baekhyun..."

"Özür dilerim," diye kesti sözünü yeniden, sesi küçük bir çocuğa aitmiş gibi çıkıyordu. "Sana ihtiyacım var."

Konuşurken sesi ağlayacak gibi olup titreyince sustu, hislerini saklayabilecek kadar güçlü değildi bu sefer. Aralarındaki inatlaşma onu çokça yormuştu ve daha fazla devam edemeyecekti. Chanyeol ayağa kalkıp yanına gelince sarılışına karşılık verdi, bu hissi çok özlemişti. Uzun olanın kolları onu sıkıca sarmış güven verirken ağlayacak gibi oldu. Başını göğsüne yasladı ve kokusunu içine çekti, ona en son ne zaman böyle sarıldığını bile unutmuştu. "Özür dilerim," dedi güçsüz bir şekilde, gözyaşlarıyla diğerinin gömleğini ıslatırken omuzları titriyordu.

Chanyeol "Ağlama," dedi başını okşarken, bunu pek çok kez tekrar etti ama Baekhyun içindeki suçluluk hissinden kaçamıyordu.

"Sadece sana daha yakın olmak istiyordum, hyung. Seni tanımak istiyordum." Sesini düzene sokmaya çalıştı ama kendini ağlamaktan alıkoyamıyordu, Chanyeol'ün başına kondurduğu öpücükler bile onu sakinleştiremiyordu. "O kadın varken beni sevmeyeceğini düşündüm, canım çok acıdı. Sana berbat şeyler söyledim ama o kadar kızgındım ki..."

"Tamam, sorun değil. Lütfen ağlama." Chanyeol onu kollarıyla sıkıca sarmaya devam ediyordu, sesi şefkatli ve kadife gibi yumuşaktı Erkeksi kokusuna karşın gün içinde gömleğine dökülen kahvenin kokusu hâlâ ayırt edilebiliyordu. Baekhyun nefesini düzene sokmaya çalışırken gülümsedi, kokuyu alabiliyordu. Burnunu kırıştırarak fare gibi kokunun kaynağı olan lekeyi bulduğunda oldukça uzun olan patronuna başını kaldırıp baktı. Gözleri kızarık ve ıslak olmasına karşın sırıtıyordu.

"Gömleğini değiştirmeliydin, süt kokuyorsun."

"Ne?"

Baekhyun kendini tutamayıp gülmeye başlayınca Chanyeol kendini kokladı, gün boyunca kafenin içinde kahve kokusuna alıştığından farkına bile varmamıştı.

"Hyung..." dedi Baekhyun tekrar ciddileşip, patronuna buruk bir tebessümle bakıyordu. "Bana kızgın mısın?"

Chanyeol ona gülümseyerek baktı, küçüğünün kolları beline sarılıydı. Gözyaşlarını nazikçe silip gözlerini kırpıştırmasına sebep olan saçlarını kenara çekti, ikisi de birbirine özlemle bakıyordu. "Sanırım üstesinden gelebilirim."

Got YouOnde histórias criam vida. Descubra agora