22

2.9K 285 252
                                    

Kalbi deli gibi çarpmaya başladı Baekhyun'un, son anda direksiyonu kırıp çarpmaktan kurtuldu. Çok az kalmıştı, ölümü burnunun ucunda hissetmişti. Arabayı sağa çekip durdurdu, kendini hiç iyi hissetmiyordu. Araba kullanamazdı, kendine zarar vermek bir yana başkalarına da zarar verebilirdi. Zonklayan başını elleri arasına alıp düşündü bir süre, ne yapacağını bilmiyordu. Hâlâ şehir merkezindeydi. Midesi bulanıyordu, dondurucu havaya rağmen camı açıp biraz hava aldı. Sarhoşken araba kullanmak da tam ona göre aptalca bir hareketti.

Telefonunu alıp kararsızlıkla Sehun'u aradı, kaldığı pansiyon yakınlardaydı. Birkaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı, ne diyeceği konusunda hiçbir fikri yoktu.

"Evet?"

Baekhyun Sehun'un soğuk ses tonuyla kendine geldi, boğazını temizleyip zorlukla konuştu. "Sehun, şey... Ne yapıyorsun?"

"Çalışıyorum," diye yanıtladı Sehun, daha çok işini böldüğü için küfreder gibiydi.

"Sehun, beni evime bırakabilir misin? Ben biraz... İçtim."

Hattın ucundaki bıkkın iç çekişi duyunca onu aradığına pişman oldu, gelip yardım edeceğini düşünerek aptallık etmişti. "Ben senin şoförün müyüm, niye taksi tutmuyorsun?" diye söylenmişti üstelik.

Onun bu tavırlarına alışık olduğu halde çok çaresiz hissetti ve üstelemedi. "Tamam, her neyse. Rahatsız ettim."

Telefonu tam kapatacakken gelen cevapla duraksadı, "Neredesin?" diye sormuştu ona. İşte bu onu şaşırtacak bir hareketti. Olduğu yeri tarif etti ama iki lafı zor bir araya getiriyordu, onun bu yorgun konuşması diğerini harekete geçirmiş olmalıydı.

Başını direksiyona yaslayıp gözlerini kapattı, daha fazla düşünmek istemiyordu. Elinde olsa gidip iki şişe bira içer ve koltukta sızıp kalacağından emin olurdu. İç geçirdi sıkıntıyla, sarhoş olmayı bile becerememişti.

Yaklaşık on dakikanın ardından tamamen mayışmış bir halde uyuklarken camının tıklatıldığını duyunca irkilerek doğruldu, Sehun gelmişti. Kapıyı açıp yan koltuğa kaydı ve onun sürücü koltuğuna oturmasına izin verdi. Sehun, Baekhyun'a kısacık bir bakış atıp iyi olup olmadığını kontrol etmiş ve emniyet kemeriyle uğraşmaya başlamıştı.

"Kahretsin, niye sıkışmış bu?"

Baekhyun, Sehun'a doğru eğilip emniyet kemerini sertçe çekti ve yerine taktı. Kafası biraz dumanlı olsa da bilinci yerindeydi, onu beklerken biraz daha kendine gelmişti.

Sehun arabayı çalıştırıp Baekhyun'un evine doğru sürdü, yollar boş sayılırdı. "Sorun ne?"

"Chanyeol hyung," diye cevapladı kısaca. "Chanyeol hyung ve kızı."

Başka hiçbir şey söylemedi ama uzun olan onu çok iyi anlamıştı.

"Böyle bir şeyi nasıl benden saklayabilir aklım almıyor."

Sehun cevap vermedi, bu tarz konularda tavsiye verecek birine benzemiyordu zaten. Sessice onu dinlerken sürmeye devam ediyordu.

"Onun hakkında bilmediğim pek çok şey varmış gibi hissediyorum, ona yakın olmak istiyorum ama bana izin vermiyor. Sikeyim..."

Baekhyun yeniden ağlayacak gibi oldu, sesi titriyordu. Gözleri dolmuştu ama hızlıca silip kendine gelmeye çalıştı, bütün gün ağlayarak bir yere varamazdı.

Diğeri sonunda konuşmak için bir adım attı. "Sanırım vereceğin tepkiden korktuğu için bunu senden sakladı. Seni hayatına alması için önce bir çocuğu olduğunu bilmen gerekiyordu çünkü hayatındaki en önemli şey oydu. Hepimizin sırları var, Baekhyun. Benim bir bilgisayar korsanı olduğumu öğrenene dek beni tanımıyordun, bunu unutma."

Got YouWhere stories live. Discover now