32

3K 245 272
                                    

"Kahretsin."

Jongin'in gitmesini beklerken uyuyakalmıştı. Derin bir nefes alıp kendine gelmeye çalıştı, dışarısı hâlâ karanlıktı ama ne kadar uyuduğunu bilmiyordu. Örtüsünü üzerinden kaldırıp sessizce yatağından indi ve pencereye doğru yürüdü, geçen gecenin aksine ev soğuk değildi. Gıcırdayan parkeler yüzünden gözlerini kapatıp bir süre olduğu yerde bekledi, Jongin'in arabası evin önünde değildi. İçi rahatladı, eliyle kalp atışlarının yavaşlayışını hissetti. Evin önünde sadece kırmızı pikap vardı, Jongin bürosuna asla o araçla gitmezdi. Jashik'i de dışarıda gördüğünde ağzı şaşkınlıkla aralandı, avukat kaçmayacağına inanmış olmalıydı. Köpeğin uyuduğuna emindi, onunla baş etmenin bir yolunu bulurdu mutlaka, öyle umuyordu.

Odanın kapı kolunu tuttu, hiçbir planı yoktu. Henüz yeni uyandığından aklı allak bullaktı ama oradan kaçmak için her yolu deneyebilirdi.

Kapı kilitli değildi, bunu fark ettiğinde kısa bir şok geçirdi. Jongin ya kilitlemeyi unutmuştu ya da evin içinde gezinmesine izin veriyordu. Kapıyı yavaşça açıp ürkütücü bir ses çıkarmasına sebep oldu, salon boştu. Kahverengi deri koltuğun yanındaki köşe lambası açık kalmıştı, önündeki masada yarısı dolu bir kahve bardağı vardı. Jongin evden aceleyle çıkmış olmalıydı. Kararsız ve küçük adımlarla odadan çıktığında arkasında bir kıpırtı hissetti. İliklerine kadar titredi, başını çevirip bakmaya bile korkuyordu.

"Neden ayaktasın?"

Avukatın sesini duyduğunda korkuyla çığlık attı, neredeyse düşecekti.

"Üzgünüm, korkutmak istememiştim." Jongin'in hiç de oralı olmayan kıkırtısını işitti, onu belinden kavramıştı. "Kaçmaya mı çalışıyordun yoksa?"

"Hayır," diye kekeledi, sesi zar zor çıkıyordu. "Sadece... Su içmek istedim."

Jongin'in ona inanmış olması imkânsızdı, kimse inanmazdı bu yalanına. Ama Jongin "Sevindim, beni hayal kırıklığına uğratmanı istemem," dedi ona güveniyor gibi. Bu Baekhyun'un aklını daha çok karıştırdı. "Bundan sonra kapını kilitlemeyeceğim, evin içinde dilediğin gibi vakit geçirebilirsin. Kendi evin gibi hissetmeni istiyorum."

Avukat mutfağa ilerleyip büyük bir bardağın yarısına kadar su doldurdu ve Baekhyun'a uzattı, genç olanın boğazı korkudan öyle kurumuştu ki bütün suyu birkaç yudumda bitirmişti.

"Sana güveniyorum, Baekhyun. Beni incitmeyeceğini biliyorum."

Başını eğdi, Jongin kafasını karıştırıyordu. Bir yanı o böyle konuştuğunda ona güveniyor, diğer yanı onu incitmek için yanıp tutuşuyordu. Odasına döndü, daha iyi bir plan yapmalıydı. Ama ne kadar iyi bir plan yaparsa yapsın avukatın eninde sonunda incinecekti.


Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, avukatın buzdolabında bıraktığı küçük bir paket sütle kahvaltı yapmıştı. Düşünmekten başı ağrıyordu. Tam olarak neredeydi? Jongin onu neden kaçırmıştı ve ne yapmayı planlıyordu? Kadınlarla olan takıntısı neydi? Dahası kaçırıldığını fark etmişler miydi, kafe hâlâ işliyor muydu? En büyük endişesi Chanyeol'dü, onu öylece terk ederek çok acı vermiş olmalıydı.

Küveti sıcak suyla doldururken avukatın söylediği gibi dolabı açıp ona bıraktığı şeylere baktı, hepsi kadın eşyasıydı. Tatlı kokan bir duş jeli ve şampuan, çiçek özlerinden bir vücut nemlendiricisi, saç bakım yağları ve parfümler... Bunların hepsi çok pahalı ürünlerdi, kokusuna baktığı parfümü almaya maaşı yetmezdi. Güzel kokuyordu, hepsi kaliteli ve lükstü ama her biri kadınlar için üretilmişti.

Derin bir nefes alıp mantıklı düşünmeye çalıştı. Avukatın kadınlara karşı koyamadığı bir ilgisi vardı muhakkak, bu sadece bir fantezi olamazdı. Jongin işlediği cinayetlere rağmen zayıf bir karaktere sahipti, zayıf ve kırılgan. Bunu kullanarak güvenini kazanmak zorundaydı.

Got YouWhere stories live. Discover now