37

2.6K 283 413
                                    

Finalden önceki bölüm... Gelecek Pazar kitabımız bitiyor.


Onuncu gün, Cuma. Hava şehirde eksi altı derece iken kaldığı ahşap evde daha soğuk hissediliyordu. Soğuğa bir şekilde dayanabilirdi, kaynar suda duş alır sonra battaniyelerin altında geçirirdi bütün günü. Ama kollarına sardığı küçük bebek bunu kaldıramazdı. Ödü kopuyordu hasta olur düşüncesiyle. Bütün gece sızlanmasın diye örtülerin altında sarmalamıştı onu, aklında onca soru işareti ve intihar düşünceleri varken Sooyeon onu hayatta tutan küçük bir sebepti şimdi. Baekhyun günlerdir açtı, dayak yemiş, tecavüze uğramıştı. Kendini öldürmenin bir yolunu ararken şimdi tek düşündüğü bebeğin üşütecek olmasıydı, ateşi çıkarsa hastaneye götürmenin imkânı yoktu.

Jongin'in gelmesini dört gözle bekledi, çabucak gelmesini ve şömineyi yakmasını. Gelip kapısını açtığında kucağındaki çocukla kapıda bekliyordu. "Bay Kim..." dedi heyecanla. Avukat cevap vermedi, o salona giderken arkasından takip etti. Jongin sessizdi, anlamsız ve gergin bir sessizlikti bu. Tek kelime etmeden şömineye odunları yığıyordu.

"Neler olduğunu anlatacak mısınız?" diye sordu arkasında dikilirken. Cevap gelmeyince üsteledi. "Bay Kim?"

Jongin duraksadı, odunu tutan elleri titrer gibi oldu. Arkasına dönüp ona baktıktan sonra aralarında kısacık bir bakışma geçti, artık ona aşkla bakmıyordu. Onun çok sevdiği, hastalıklı derecede sevip zarar verdiği Baekhyun değildi artık. Baekhyun'a kalırsa ona olan hevesini çoktan kaybetmiş, bu heves öylesine bir bağımlılığa dönüşmüştü. Can sıkıcı bir bağımlılık olduğunun farkında değildi Jongin. Sanki bütün bunları neden yaptığını anlayamadığı bir noktadaydı. Zihni karışık, pişmanlıkla doluydu ama durmadan kanayan kini onu ayakta tutuyordu.

"Hâlâ onu merak ediyorsun."

"Elbette merak ediyorum, kızını kaçırdınız. Ne söylememi bekliyorsunuz?"

Jongin şömineyi yaktıktan sonra ellerini silkeleyip ayağa kalktı, yanına vardı ve kucağındaki çocuk görünmezmiş gibi kolunu tuttu. "Yatak odasına götür onu."

"Neden?" Sooyeon'u korumacı bir tavırla daha sıkı tuttu, kaşlarını çatıyordu.

"Ona zarar vermemi istemiyorsan götür ve kapıyı kapatıp geri gel."

Baekhyun başta kararsız kaldı ve direnecek gibi oldu, sonra dediğini yaptı. Kızı yatağın üstündeki battaniyelere sarmalayıp kapıyı kapattı ve salona döndü, avukat köpeği dışarı çıkarmıştı. Önünde dikildi, içerisi yavaş yavaş ısınıyordu, her şeyin aksine ateşin çatırtısı rahatlatıcıydı.

"Biraz yiyecek getirdim, ister misin?"

Avukatın bakışlarıyla gösterdiği yere baktı, küçük yemek masasının üstünde bir market poşeti duruyordu. Gidip poşeti kurcaladı, içinde iki paket süt, birkaç tane muz ve küçük bir paket bebek bezi vardı. Sooyeon'u orada fazla tutmayı planlamıyordu demek.

"Chanyeol hyung..." diye mırıldandı, uzun süre sonra adı dudaklarından dökülüyordu. Son gördüğü anı aklında canlandırdı, kafede yangın çıkmıştı, çaresiz yüzünü hatırlamak onu daha kötü hissettirdi. Yeterince perişan değilmiş gibi bırakıp gitmişti onu orada. "O iyi mi?"

"Ondan bahsetmeni istemiyorum."

"Gerçekten sevdiğiniz insanlara acı vermek sizi mutlu mu ediyor?"

"Bir zamanlar sevdiğim insanlar."

"Dünden beri kızını arıyor olmalı, kahrolmuştur. Gidip ona yardım ettiniz."

Got YouWhere stories live. Discover now