10

4.6K 321 377
                                    

Baekhyun günlerdir polise gitmekle gitmemek arasındaydı, gidip şikâyette bulunsa işe yaramayacağını biliyordu. Ortada elle tutulur hiçbir şey yoktu, gelen mesajlar okunur okunmaz siliniyordu. Onları kaydetmenin bir yolu yoktu, tehdit edildiğini nasıl kanıtlayabilir bilmiyordu. Üstelik onu rahatsız eden kişi evine giriyorsa da hiçbir iz bırakmadan çıkıp gidiyordu, yeri değişen eşyalar hiçbir şeyi kanıtlamazdı. Genç oğlan kafayı yemek üzereydi, son birkaç gündür gelen mesajlar nereye giderse gitsin ondan kurtulamayacağına dair idi. Ondan ne istediği hakkında hiçbir fikri yoktu, ne istediğini söylemiyordu. Tek yaptığı onu rahatsız edip korkutmaktı. Baekhyun'u kontrol ediyordu.

Saat sabahın ikisiydi, dışarıda kar yağıyordu. Yatağında bıçağına sarılıp uyumaya çalıştı ama herhangi bir hareketliliğe karşı zihni uyumamakta direniyordu. Penceresinin önündeki büyük ağacın gölgesi bile ürkütüyordu onu.

Tofu'nun hırladığını duyduğunda bıçağını sıkıca tutup iki gözünü de açtı ve dışarıdan gelen seslere kulak verdi. Hayvanın havlaması saldırgan bir hal aldığında pijamalarıyla yataktan fırladı. "Lanet olsun..." dedi ağlarcasına, dış kapının yavaşça açıldığını duymuştu. Korkudan bayılmak üzereydi, evinde biri vardı, bir sapık ve aynı zamanda bir katildi. Bıçağını savurmaya kalksa sapık onun hareketini engelleyip Baekhyun'u öldürebilirdi. Evden çıkması gerekiyordu. Vücudundaki adrenalin zirvedeydi, sık nefesler alıyor ve kalbi delicesine çarpıyordu. Hızlı düşünmeliydi çünkü salonunda gıcırdayan parkeleri duyabiliyordu.

Odasına hızlıca bir göz attı, ikinci kez düşünmeden sessizce tahta pencereyi açtı. Kolayca dışarıya atlayıp evin önüne ulaştı ve koşarak bahçesinden çıktı, kalbi ağzındaydı. Nereye gideceğini bilmiyordu, yalın ayak koşarken düşmekten son anda kurtuldu. Kar taneleri üstünde birikirken kendini Sehun'un evinde buldu, kapısını kırarcasına yumrukluyordu. Arkasını kontrol etti, evden çıkan birini göremedi. Her kimse hâlen evindeydi. Çok az zamanı vardı, Baekhyun yolun hemen karşısındaydı, sapık dışarıya çıkarsa ilk olarak onu görecekti. Dualar ederken nefes nefese kapıyı yumruklamaya devam ettiği sırada kapı açıldı. Sehun'un bir şey demesini beklemedi ve kendini hışımla içeriye attı. Kapıyı kapatıp yere çöktüğünde ağlamak üzereydi, nefesini düzene sokmakta zorlanıyordu.

Sehun siyah eşofmanları içerisinde kaşlarını çatarak evine izin almadan dalan gence baktı. Pijamaları eriyen kar taneleri yüzünden ıslanmıştı, çıplak ayakları çamurluydu. Sonunda kendine geldiğinde kapının önünü gözetlemek üzere ayağa kalkmıştı.

"Sen!" Sehun bağırdığında Baekhyun eliyle onun ağzını kapayarak konuşmasına izin vermedi, hâlâ korkuyordu. Eliyle sus işareti yapıp kapattığı ağzını bıraktı ve tekrar kapıyı kontrol etti. Birini görmüştü! Siyahlar içindeydi ama kar yağışı yüzünden hiçbir şey görünmüyordu. Baekhyun nefesini tuttu, bu bir adamdı. Emin olduğu tek şey buydu, adam yolun ilerisindeki kırmızı bir pikaba binip gitmişti.

"Siktir..." diyebildi sadece. "Pikabı gördün mü?"

Sehun onu itip ne olduğuna kendisi baktı. "Hiçbir şey yok orada. Neler oluyor?"

"Az önce adamın teki evime girdi, Sehun. Yemin ederim!" Baekhyun telaşla konuşurken Sehun ona inanmıyor gibiydi. "Evime girdi diyorum!"

Sehun'un değişmeyen tepkisizliği yüzünden sinirden ağlayacaktı, kendini katıksız şizofren gibi hissediyordu.

"Sen kafayı yemişsin."

"Bana inanmıyor musun? Köpeğin havladığını duymadın mı? Ne zaman yabancı birini görse havlar o." Baekhyun sinirle bağırdı, aklını kaçırmak üzereydi.

"Hayır, hiçbir şey duymadım. Uyurgezer falan mısın sen?"

Sehun onu sarstığında Baekhyun üzerindeki kolları şiddetle geri itti. "Uyanığım, aptal! Adamın teki evime girdi ve arabasına binip gitti."

Got YouWhere stories live. Discover now