38

3.1K 281 298
                                    

Finali bir bölüme sığdıramadım


"Bizi öldürmen bir şeyi değiştirmez, sana ihanet eden herkesi öldüremezsin. Eninde sonunda yakalanacaksın."

Jongin güldü, onu dikkate alıyor gibi görünmüyordu. Baekhyun çaresizce arkadaşına kalp masajı yaparken nefes nefese kalmıştı. Hiçbir şey bildiği yoktu ilk yardım konusunda, öyle sert bastırıyordu ki kaburgalarını bile kırmış olabilirdi. Ama bir şeyler yapmak zorundaydı, öylece ölmesine izin veremezdi. Gözyaşlarını omzuyla üstünkörü silip hiç durmadan kalbine baskı yapmaya devam etti. "Yaşamak zorundasın," diye mırıldanıyordu. Avukata yenilemezlerdi, eninde sonunda kurtulup ona haddini bildirmeleri gerekiyordu. Ne var ki Baekhyun gerçekçi düşünmekten çok uzaktı. Sehun çok yakından vurulmuştu, üstelik bir tüfekle. Yaşamasının imkânı yoktu, hızla kan kaybediyordu.

"Boşuna uğraşıyorsun, çoktan öldü."

Baekhyun onu duymadı bile, transa geçmiş gibi eliyle kalbine bastırıyor, arkasından ağzına hava üflüyordu. Alnında terler birikmişti, yüzü ağlamaktan kıpkırmızıydı. "Hayır..."

"Bak kim geldi."

Bahçeden gelen araba sesiyle tüyleri diken diken oldu ve hışımla ayağa kalktı, yağmur yüzünden hava hâlâ karanlıktı, arabanın sesi zar zor ayırt ediliyordu. Jongin tüfeğini aldı ve ayağa kalktı, yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı. Gelen kişinin kim olduğunu tahmin etmek zor değildi.

"Hyung, neler oluyor? Beni neden apar topar çağırdın?" Sesin sahibi afallamış olmalı ki konuşmasını yarıda kesti, tıpkı Sehun gibi o da hazırlıksız yakalanmıştı. Chanyeol tüm gerçekliğiyle kapıda dikiliyor, tüfeğinin namlusunu ona doğrultmuş avukata şaşkınlıkla bakıyordu. "Hyung?"

Baekhyun onu öyle çok özlemişti ki tüm bu karmaşanın arasında umutla gülümser gibi oldu, hâlâ göz alıcıydı ve hâlâ onu çok seviyordu. Üstündeki temiz kıyafetleri ve açık kahverengi saçlarıyla bu olayın içinde olmaktan çok uzaktı. Chanyeol'ün onda uyandırdığı hisler öyle güçlüydü ki tüm bu olanların kâbus olmadığını bir kez daha anlayabilmişti. Arkadaşının göğsüne baskı yapan elleri durdu, donmuş gibiydi. Erkek arkadaşı onu fark ettiğinde gözleri kocaman oldu, neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. "Chanyeol hyung..." diye mırıldandı umutla.

Chanyeol bir avukata, bir de evin içindeki Baekhyun'a ve yerde yatan çalışanına bakıyordu. Tehlikeyi sezmişti sezmesine ama savunmasızdı. "Neler oluyor?" diye sordu ama sesi titrek çıktı. Bir kez daha baktığında Sehun'un vurulmuş olduğunu gördü. "Ne yapıyorsun, hyung? Sooyeon!"

"Kaldır ellerini."

Ellerini kaldırdı ve bir adım geriledi, yağmur yüzünden yavaş yavaş ıslanıyordu. Arabasından inip bahçeye girene kadar pahalı ayakkabıları çamura bulanmıştı. Ardından "Baekhyun," diye seslendi. "Çocuğu al ve buraya gel."

Baekhyun ayağa kalktı ve Sooyeon'u alıp sendeleyerek yanına vardı, titriyordu. Jongin'in tüfeğiyle işaret ettiği yere, erkek arkadaşının yanına vardı. Onun yanında durmak, nefes aldığını bilmek ve kokusunu alabilmek uzun süre sonra onu iyi hissettirdi. Sadece o kalmıştı geriye, bir de kendisi. Artık onlar da kalmayacaktı.

Erkek arkadaşının ona endişeyle baktığını görebiliyordu. Baekhyun onu öylece terk edip Seul'e gitmemişti, başka biriyle ilişkisi falan yoktu. Sokcho'dan hiç ayrılmamıştı ama onu son gördüğü günden beri çok zaman geçmemiş olmasına rağmen çok değişmişti. Zayıflamıştı, yüzü çökmüş, gözlerinin altında koyu halkalar belirmişti. Her şeyden öte en çok bakışları değişmişti Baekhyun'un. Eskisi gibi neşe dolu bakmıyordu, ölmek üzere olan biriymiş gibi bakıyordu ona. Çaresizdi, kim bilir ortadan kaybolduğundan beri neler yaşamıştı. Ve kaybolduğu için çok endişelendiği kızı kucağındaydı, iyiydi. Onu görünce rahatlamaya fırsat bile bulamadı, Jongin onları her an vurabilirmiş gibi duruyordu. Sehun kanlar içindeydi.

Got YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin