19

3.1K 300 382
                                    

Bahçe kapısının kapatıldığını duydular, Sehun ne yapacağını bilemeyerek Baekhyun'un yatak odasına gitti ve kapıyı arkasından kapattı. Kapı sert bir şekilde tıklatıldığında Baekhyun korkuyla etrafına bakınıyordu. Aklına gelen ilk şey iki kahve fincanından birini koltuğun arkasına saklamak olmuştu. Kalbi deli gibi çarpıyordu, belki de polisi aramalıydı. Zangır zangır titrerken aynı zamanda terleyen ellerini pijamasına silip ısrarla çalan kapıyı açtı. O iki adam hoşnutsuz bir ifadeyle tam olarak gözlerinin içine bakıyordu.

"Merhaba," diye karşıladı titrek bir sesle.

Adam selamına karşılık vermedi, kaşlarını çatarak işaret parmağıyla yolun karşısındaki evi gösterdi. "Onu gördün mü?"

"H-hayır," diye kekeledi. "Yani evet."

"Evet mi, hayır mı?"

Takım elbiseli adam evin içini görmek ister gibi öne atılınca Baekhyun panikledi, böyle davranması onu fazla şüpheli gösteriyordu. "Sadece bu öğlen gördüm." Baekhyun yalan söylerken hiç takılmadı ama elleri soğuk bir şekilde terlemeye devam ediyordu. "Sanırım Busan'a taşınacağını söyledi."

Adam kaşlarını kaldırarak bakınca "Daegu da olabilir, ne dediğini tam hatırlamıyorum," diye düzeltti. Sesi artık inandırıcı çıkıyordu, neredeyse kendi söylediğine bile inanacaktı.

"Adını öğrendin mi? Nasıl biriydi?"

Adamlar onu fazla sıkıştırıyordu, bir yerde hata yapıp söylediklerinin çelişmesinden korkmaya başlamıştı. "Adını söylemedi, kısa ve tombuldu. Gözlük takıyordu..." Baekhyun hatırlamaya çalışıyormuş gibi yapıp hayal dünyasında yarattığı adamı düşündü. "Gerçekten gizemli görünüyordu, kendisi hakkında hiçbir şey anlatmadı. Ona selam verdim, beni son anda fark etti. Elinde kutular vardı, bende taşınıyor mu diye sordum. Sadece 'Evet, taşınıyorum. Hoşça kalın.' dedi ve gitti."

Adam ona tek kaşını kaldırarak bakarken bir eli belindeydi. "Bu kadar mı?"

"Bu kadar."

"Bak, ufaklık..." Adam yakalarından tutup onu dışarıya çekince korkudan nefesi kesildi, havalandığını hissetmişti ve ayakları neredeyse yere değmiyordu. Adamın ılık nefesini yüzünde hissedebiliyordu, gözlerini kapatmış gelecek yumruğu bekliyordu. "Bizimle dalga geçiyorsan bunun sonu hiç iyi olmaz."

Baekhyun ona yumruk atmayacağını anlayınca gözlerini açtı, adam hâlâ sinirli bir tavırla bakıyordu ona. Kocaman elleri üzerindeki pijamanın yakalarını iyice esnetmişti, iri vücuduyla ona yukarıdan bakıyordu. Baekhyun kolay yemdi, istese onu orada güzelce benzetebilirdi.

"Dalga geçmiyorum."

Baekhyun yutkundu, bırakması için yalvarırcasına adamın ellerini tutuyordu. Sahte yavru köpek bakışlarıyla bakıyordu ona, işte bu konuda üstüne yoktu. Öyle masum ve aciz görünüyordu ki adam onu sonunda bırakmıştı.

"Tekrar geleceğim, eğer yalan söylüyorsan işin biter."

Çaresizce başını salladı, rahat bırakılınca derin bir nefes almıştı. Onlar giderken arkalarından bakakaldı. Neredeyse dizlerinin bağı çözülmüş bir halde titreyerek salona girdi ve kapıyı kilitledi. "Sehun..." diye seslendi sesini güçlü çıkarmaya çalışarak. "Gittiler."

Kendini koltuğa attığında Sehun odasından çıkıp yanına geldi, ona merakla bakıyor ve bir yandan kısa olanın iyi olup olmadığını kontrol ediyordu. "Ne oldu?"

"Hiç, hiçbir şey..." Baekhyun derin bir nefes aldı ve Sehun'a baktı. Gerçekten meraklı ve endişeli görünüyordu. Yersiz bir şekilde onun da bu kadar korkmuş olması onu gülümsetmişti. "Seni taşınırken gördüğümü söyledim, Busan'a ya da Daegu'ya."

Got YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin