II - ❝Geçmişin İkinci Kamçısı❞

46.9K 3K 2.5K
                                    

"Rüyalarım durulmadı. O durulmadı.

Ben ise kendimi durduramadım.

Uyudum. Onu görmek için kapattım gözlerimi..."

II - "Geçmişin İkinci Kamçısı"

Bulanıklaşan düşüncelerim eşliğinde tanıdık hastane koridorunda ilerlerken adımlarım telaşlı ve hızlıydı. Uçsuz bucaksız gibi görünen koridorun ezbere bildiğim rotasındaydım yine. Sağa dönüp büyük bekleme salonunun önünde belirdim ve kalbimin teklemesini dahi umursamadan ileriye doğru adım attım. Oradaydı ama bu sefer ayakta beni bekliyordu. Ayaklarım ağır çekimdeymiş gibi harekete geçtiğinde bütün bedenimin titrediğini hissediyordum. Gerçekten buradaydı. Bana, "Bu gece erken uyu" diye mesaj atmıştı ve ben nedensizce ona inanıp erken uyumuştum.

Neredeyse tam önünde durup onu inceledim. Farklı giyinmişti. Üzerinde gri tişört, siyah pantolon vardı.

Başını yavaşça kaldırdı, gözlerimi dağınık saçlarından alıp ilk kez yüzüne baktım dikkatlice. Sürekli onu profilden görürdüm ya da başı eğik olurdu. Fakat ilk defa yüzü, yüzümün hizasındaydı. Suratı tam tahmin ettiğim gibiydi. Kirli sakallarının etrafını sardığı yanaklarının kenarları kemikli yapısını göz önüne seriyordu. Göz altları uykusuzluğunun numunesi olarak kararıp çökmüştü. Düz burnunun altındaki o vadiden sonra gelen dudakları ne inceydi ne de dolgun.

Gözleri gözlerimle buluştuğunda bir an için yer ayağımın altından kayacak diye tedirgin olmuştum. Akrep yelkovanla yarış içerisine girerken yıkıcı gözlerini bir an olsun üstümden çekmiyordu. Hareleri siyahın en koyu tonundaydı. Âdeta bir uçurumu andıran gözlerinden düşğümü hissettim ve zemin ayaklarımın altından çekilir gibi oldu. Tutunacak bir şey aradığım sırada istemsizce yalpaladım. Fakat kuvvetli bir güç düşmeme müsaade etmedi.

Dokunuşuyla irkilip geri çekildiğimde bile beni bırakmadı. Gözlerim irice açıldı, her an bayılabilirdim sanırım. Bunu fark etmiş gibi beni kanepelerin olduğu tarafa götürdü. Âdeta elinde bir kukla gibiydim ve istediği şeyleri yapıyordum. Oturmamı sağladı ve kendisi de dizlerimin önünde yere çöktü.

"Sakinleşir misin? Korkacak bir şey yok," sesini ikinci kez duyuyordum fakat ilk kez bir cümle kurmuştu.

Kalbim hunharca tekmelerini indirmeye başlamıştı bile. Korkusuzca ona bakmaya çalıştım. "Korkmuyorum." Ama ses tonum söylediğim cümleyi alenen inkâr ediyordu.

Bana baktı. Öyle derin baktı ki, bir an için kendimi bir okyanusta boğuluyormuş gibi hissetmiştim. Bir yazarın akıttığı siyah mürekkeplerin toplandığı gözlerinden ayırmadım ela harelerimi itinayla. "İyi misin?" diye sordu tüm hassasiyetiyle. Delik deşik eden bakışları hâlâ üzerimdeydi.

Sorusuna cevap verme gereği duymadım. "Bunu nasıl yapıyorsun? Ve neden?"

Sessizlik. Sessizlik bedenlerimizin yakınlığına rağmen aramıza uzun ve kalın duvarlar örerken bembeyaz bir tuvale atılan, koyu renkli boyayı taşıyan fırça kadar sertti bakışlarım. O ise ılık bakıyordu. İçimde gıdıklanma yaratan bakışları kalbimi heyecanla titrettiğinde, istifimi bozmamaya gayret ettim. "Çünkü gerçekten karşına hiç çıkamadım," dedi. Sesi telaşlıydı, sabırsızdı. "Bu şekilde tanışmamızı istedim."

HALEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin