XIV - ❝Yüreğe Batmış Çiviler❞

13.2K 1.3K 980
                                    

"Bana dur deseydi eğer, tabanlarımı yere çivilerdim.

Demedi.

Ayaklarım kanaya kanaya gitmeye mecbur etti beni."

XXIV- "Yüreğe Batmış Çiviler"

Kulağımı tırmalayan ve cama her saniye başı değmeye devam eden dal sesi yankısını sürdürürken gözlerimi yavaşça aralamak zorunda kalmıştım. Güneşin pervasız ışıkları ela harelerime değdi, gözlerimi kırpıştırarak yattığım yerde doğruldum. Şakaklarımdan başlayıp başımın arkasına ve önüne doğru kendine yol çizmiş ağrı, yüzümü buruşturmama sebep oldu. Komodinin çekmecesindeki ilaca doğru uzandım ve hapı yutup birkaç yudum suyla boş mideme gönderdim. İlacı içtikten sonra neredeyse her sabah yaptığım gibi şakaklarımı ovmaya başladım.

Zihnimdeki duvarlardan çatlama sesi gelmiş, ardından kırılan duvarların tozu bana dünü hatırlatmıştı: Gece kulübü, şişenin dibini görene kadar içki içmem, Cihan'la dansım; Rıfat Bey'in ısmarladığı içkileri kabul etmem, Cihan'ın adamı pataklaması; Zamir'in bana çay ve yanına iliştirilmiş not göndermesi, sönmüş sokak lambası; Zamir, montunu giydirmesi, ayaklarının dibine kusmam; yıllar sonra İskenderun'a birkaç dakikalık yağan kar, bana sarıldığı an, omzunda uyumam ve beni kucağına alması... Peki, ya sonra?

Hışımla yorganı üzerimden atıp odamdan çıktım. Kalbim boğazımda gümbür gümbür atıyordu. Dün... Gerçek miydi?

Adımlarım beni Turan'ın kaldığı odaya doğru yönlendirirken kapıyı çalma zahmetine bile girmeden odasına daldım. Gözlerim Turan'ın koyu renkli odasında gezinirken onu bulamadım. Banyosuna doğru adım attım ama banyo da boştu.

Kahretsin.

Koşar adım aşağı inerken üzerimde dün giydiklerim olduğunu bile yeni fark ediyordum. Ben eve nasıl gelmiştim? Dahası onun kucağında mı gelmiştim?

Devasa salona gürültüyle girdim, bana dönen üç çift göz duraksamama sebep oldu: Dedem, Turan ve Cihan. Her üçünün gözleri üzerimde kilitlenirken zorlukla yutkundum ve dedeme odaklandım.

Kaşları çatık bir ifadeyle beni süzdü. "Uyanabilmişsin."

Sesindeki kinaye beni ürkütse de bunu belli etmemeye çalışarak ona bakıyordum. "Hı?"

Dedem, "Bunlardan beklerdim de senden beklemezdim," diye başladı. "Senin gece kulübünde ne işin var? Hem de bu kadar sorunun olduğu bir zamanda? Hem de bu iki işe yaramazla? Biri kadın gördüğü zaman dünyayı unutur, biri de öfkesine yenik düşüp sürekli adam pataklar. Hepiniz beni hayal kırıklığına uğrattınız. Hepiniz!"

Turan ayaklanarak, "Dede," dedi sakin sesle. "Bir an dikkatimiz dağıldı sadece."

"Turan!" diye hiddetle bağırdı, üçümüz de irkilmiştik. "Senin kuzenin o adamın kucağında geldi bu eve! Kucağında! Sen neredeydin? Cihan neredeydi?" Dedem soluklanarak tekrar bana döndü. "Şu hâline bak. Bu benim torunum mu? Benim torunum birkaç yudumdan fazla alkol almazdı. Ama dün sarhoş olmuş! Hem de sizin yanınızda."

Aylardır her gece sarhoş olduğumu, midemin bile yıkandığından haberi olmayan dedem, salonun ortasında Turan ve Cihan'a bağırırken kelimenin tam anlamıyla ayaklarım yere mıhlanmıştı. Ne ileri gidebiliyor ne de arkamı dönüp odama koşabiliyordum. Cihan'ın bakışları üzerimde toplandı, Turan, onun aksine bana değil, dedeme bakıyordu. "Dede," dedi tekrar. "O adam yirmi gündür etrafımızda. Kendince Mihrinaz'ı koruyordu."

"Ben o adamla bir süreliğine anlaştım ve anlaşma bitti! Şimdi torunumun etrafında dolanamaz. Sizin gibi beceriksizlere bir daha torunumu emanet etmeyeceğim. Yıkılın karşımdan!" Son cümlesindeki tonu kulak zarlarımızı delik deşik etti. Turan ve Cihan, seslerini dahi çıkarmadan salonun bahçeye açılan kapısından dışarı çıktılar.

HALEFWhere stories live. Discover now