VI - ❝Gemisini Bekleyen Sahil❞

9.8K 956 800
                                    

"O gemi çoktan battı ama bundan sadece denizin haberi oldu.

Liman gemisini bekledi, bekledi, bekledi. Gemisi hiç gelmedi."

VI - "Gemisini Bekleyen Sahil"

Saçlarımda aşina olduğum parmakların gezindiğini hissettiğimde kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Oysa daha gözlerimi açmamış, simasını bile görmemiştim. Buna rağmen bedenim varlığına tepki vermeye başlamıştı.

İhanet ettiğim adamın nahif dokunuşlarının altında ezilen vicdanım bir kez daha sızladığında göz kapaklarımın altındaki pınarların yaşardığını hissettim.

Sağ tarafımdaydı ve büyük ihtimalle dirseğinden destek alıyordu çünkü gölgesinin yüzüme düştüğünü hissedebiliyordum. Sağ eli kulağımın dibinden boynuma doğru indiğinde huylanarak kıpırdandım ama bu onu durdurmadı. Tüy kadar hafif dokunuşları çenemde gezinirken gözlerimi açmamak için kendimi zor tutmuştum.

Çenemde gezinen parmağı dün gece gözyaşlarımı misafir eden yanaklarıma çıktığında gözyaşlarımın izlerini fark etmiş olma ihtimali beni korkuttu. Tüm geceyi ağlayarak geçirmiş ve ardından uykuya dalmıştım. Dün gece gelmemişti. Daha doğrusu, işi yüzünden gelememişti. Sebepsizce umutlanıp gelmesini beklemiştim ama benimle iletişime geçmemişti.

"Uyandığını kalbinin atışlarından, kesilen nefesinden anlayacak kadar profesyonel biriyim."

Tok sesi gözlerimin anında açılmasına sebep olduğunda bir kez daha onun bir ajan olduğunu anlamıştım. Onu kandırmak pek mümkün değildi ve belki de asla mümkün olmayacaktı.

Kirpiklerim zorlukla açıldığında görüşüm birkaç saniyede netleşmiş ve onun yüzü yörüngeme girmişti. Göğüs kafesime sert darbelerini indiren kalbim nefesimin kesilmesine neden olduğunda istemsizce gülümsedim. "Günaydın."

"Günaydın." Parmağı yanağımda gezindi. "Üzerini değiştirmemiş, makyajını temizlememişsin. Alkol de kokuyorsun. Neye üzüldün sen?"

İyi misin, demedi.

Nasılsın, demedi.

Neye üzüldüğümü sordu. Çünkü üzgün olduğumu gözlerimi açmadan bile anlayabilmişti.

Uykulu çıkan sesimle, "Yorgundum," dedim. Doğrulduğumda üzerimdeki yorganı da açmıştım. Kara gözlerinin üzerimde dolaştığını hissettiğim için ürperdim. "Ne zaman geldin?"

"Birkaç saat önce."

Yutkundum. "Direkt buraya mı geldin?"

Gözlerini meydan okuyan ifadeyle kıstı. "Başka nereye gidebilirdim?"

Yüzümde aptal bir tebessüm peyda olurken, "Bana bir şey anlatmayacak mısın?" diye sordum. On Sekiz kod adlı kadınla nereye gittiği hakkında hâlâ bir şey söylememişti ve merakım gitgide büyüyordu.

İç çekip, "Anlatamam," dedi gözlerini benden kaçırarak. "Geveze bir adam olacağımı söylemiştim ama üzerinde olduğumuz iş, şu an büyük bir sır."

"Peki," diyerek ayaklandım. "Ben banyoya gireyim. Makyajım akmıştır."

Ona sırtımı döndüğüm sırada ıslık çalmıştı. "Sırt dekoltesi fena yakışmış. Dün burada olmadığım için üzüldüm."

Omzumun üzerinden ona baktım. "Sapık!"

Aceleyle banyoya girdiğimde tuttuğum nefesim dudaklarımın arasından firar etmişti. Bana bu derecede iyi davranmasının iki sebebi olabilirdi. Ya ben harika bir oyuncuydum ya da o. İki sonucun da üzücü olacağını ve her ikisinde de suçlu olduğumu biliyordum.

HALEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin