III - ❝Düğümlenen Zihin❞

36.6K 2.7K 1.2K
                                    

"Evimden uzakta neden evimdeydim?"

III - "Düğümlenen Zihin"

Yeni doğan güneş, turuncu ışığıyla gittiğimiz yolu aydınlatmaya çalışırken, arabanın yarıya kadar açık camından içeri süzülen sabah ayazı, beni ürperttiğinde kollarımı göğsümde birleştirip, bu tatlı esintiden kendimi korumaya çalıştım.

Zamir anında camı kapattı.

Hissetmek çok tuhaftı. Karmaşık duygularım iliklerimde kendine yer edinirken bir kez daha hissetmenin metalik ama bir o kadar da ılık bir his olduğunu fark ettim. Kalbim hızlı çarpmaktan usanmış olmalı ki artık sakinliğini itinayla koruyor, nefeslerimin düzenli bir hâle gelmesini sağlıyordu.

Gözlerimi ağır ağır sürücü koltuğunda oturan Zamir'e çevirdim ve kalbim yine kasıldı. Tüm ciddiyetiyle saatlerdir araba kullanıyor, bir an olsun durmuyordu. Kafamda binlerce soru, dilimden düşmek için sıraya dizilirken hiçbirini seslendirecek gücüm yoktu. Arabanın aynasından gördüğüm görüntüm berbattı. Bir gün içinde bir insan ne kadar çökebilirse, o kadar çökmüştüm. Zamir ise benim aksime oldukça iyi görünüyordu. Rüyalarımdaki o başı eğik, acı çeken çocuk gitmiş, yerine beni korumak için adamlara anında silah doğrultan, arabayı son hız otogardan çıkarıp izimizi kaybettirmeyi beceren biri gelmişti. O bana hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Aylardır onu görüyor, görmeyi diliyordum. Fakat rüyaların olağanlığına alışmış olmalıydım. Şu an ise dibini göremediğim bir kuyuydu ve ben bu kuyuya atılmıştım.

Zihnimdeki düğümleri açmaya çalışırken, ayakkabı bağcıklarımı birbirine bağlamış gibi takılıp düşmüştüm. Kendi zihnimin içinden düşüşüm ruhumu acıttığında sanki, dudaklarımda bir kilit konuşmama izin vermiyordu.

Mersin'in çam ağaçları ile sarmalandığı ilçesi olan Erdemlideydik. Burada duracak mıydı, yoksa ilerleyecek miydi, bilmiyordum. Gözlerimi yumup uyumaya çalışırken başarılı olmayacağımın gayet bilincindeydim fakat bu nafile çabama ayak uydurdum yine de.

Gözlerimi yumup tekrar önüme döndüm. Birkaç dakika sonra, telefon sesi kulağıma dolduğunda bunun bana ait olabileceğini düşünüp gözlerimi açtım ama Zamir'in sesi beni yanıltmıştı.

"Az kaldı," dedi oldukça ifadesiz bir sesle. "İyi herhâlde," dediğinde bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Ürperdim. "Yemek yiyeceğiz. Bir şeyler sipariş et." Ardından telefonu kapattı ve direksiyonu sağ tarafa kırdı. Gözlerimi açıp etrafa bakınca müstakil evlerin olduğu bir semtte olduğumuzu anlamam zor olmamıştı. Bir süre sonra Zamir, arabayı bir evin önünde durdurdu, ruhsuz bakışlarımı ona çevirdim. Başıyla inmemi işaret etti, kucağımdaki sırt çantamla beraber indim ve onu beklemeden eve doğru ilerledim. Ev müstakil, lükstü ama küçüktü. Ön bahçesi neredeyse yok gibiydi. Krem rengindeki iki katlı evin kapısının önüne gelip durdum, o da peşimden gelmişti. Kapıyı çaldı, birkaç saniye sonra kapıyı sarışın birisi açtı.

Zamir'i görünce gülümseyip ona sarıldı. Zamir de aynı şekilde karşılık verirken kaşlarım çatık onları izliyordum. Sarışın oğlan bana dönüp aniden, "Bismillah!" dedi. Ona baktığımda devam etti. "Neden bana öyle ters ters bakıyorsun?"

Hiçbir şey söylemeyince Zamir, "Onun yüzünün ifadesi böyle," dedi benim yerime. Bu sefer sertçe ona baktım. Fakat pek umurunda olmadı, çünkü birkaç saniye gözlerime baktıktan hemen sonra içeri girdi.

Sarışın oğlan, Zamir'in aksine geçmem için bana yol açtığında içeri girdim. Bana bakarak, "İsmim Baran," dedi. Başımı salladım onayla. "Sen de Mihrinaz?" Tekrar sadece başımı salladım. Beni konuşturamadığı için nefesini bıkkınlıkla dışarı verip, omuzlarını düşürdü. Baran'ı umursamadan etrafa bakındım. Solda geniş oturma odasını ve kanepede oturan Zamir'i fark edip o tarafa yöneldim. Ona bir sürü soru sormam gerektiğinin bilincindeydim ama yorgun zihnim buna fırsat tanımıyor ve beni susmaya mecbur bırakıyordu.

HALEFWhere stories live. Discover now